
30 Haziran’da Albrecht Durer’in sergisine gittik. Mehtap, Onay Sozer ve ben. Ben dersime calismistim fakat farkediyorum ki onceden sergiyi gormem gerekli imis.
Mehtap’in da dedigi gibi bilet kuyruklari filan yok, sakin bir gun. Albrecht Durer’in bas harflerinden olusan unlu (monogramma) “AD”den sonra henuz 19 yasinda iken yaptigi babasinin resmi ile karsilasiyoruz. Ben dayanamayip hemen soruyorum.
Fatih Mika- Sayin Durer(Baba) oglunuzun sergisi pek oyle kalabalik degil, neden daha albenili konular ve teknikler secmesi icin baski yapmadiniz?
Baba Durer- Biz eskiden beri kuyumculuk yapan macar kokenli bir aileyiz. Albrecht Durer’in de kuyumcu olmasi icin cok emek sarfettim, meslek ogrettim. Ama daha 15 yasinda benim atolyemi terk edip ayni sokakta atolyesi olan ressam Michael Wolgemut’un atolyesine cirak olarak girdi. Bu dusuncesinden bir turlu vazgeciremedim, emeklerim bosa gitti. Albrecht Durer’e 15 yasinda iken bile soz geciremedim.
F.M.- Sayin Albrecht Durer babaniza sordugum soruyu size de sorayim “Serginiz pek oyle kalabalik degil, neden daha albenili konular ve teknikler secmediniz?
Albrecht Durer- Ben 1471 yilinda dogdum, Ronesansin buyuk ustasi Leonardo da Vinci benden sadece 19 yas buyuk. Bu donem “Italyan Ronesansinin” yasandigi donem. Dini resimler ve gravurler yapmama ragmen yenilikci bir sanatci olarak bu konularin disina da ciktim. Gozumu dogaya cevirdim, mitolojik konulari ele aldim. Insanlar gelmiyor diye “Cifte Telli”ye, “Misket Havasi”na siganamam. Bir dizi kendi portresini yapan ilk ressammim ben.
F.M.- Portrelerinizde kendinizi pek bir kibirli resmediyorsunuz.
Albrecht Durer- Evet. Istiyorum ki elleri ile ureten ressamlar da, beyinleri ile ureten diger aydinlar gibi saygi gorsunler. 1498’de henuz 28 yasimda resmettigim “Eldivenli Kendi Portremde” de bunu anlatmak istedim. Benim ellerim de eldiven ile korunacak kadar narindirler.
F.M.-Almanya’da ciraklik donemini bitiren genc sanatcilarin ulkelerinden ayrilip deney sahibi olmak, baska ulke, degisik kulturler ve sanat eserlerini tanimak icin “Wanderjahre- Havai Yillar” denen geleneksel bir donem var, sizinkinden biraz bahseder misiniz?
Albrecht Durer- Evet,babamin Agnes Frey ile gorucu usulu bir evliligi gerceklestirmem icin yarida kestigi, cok kotu biten bir”Havai Yillar” donemi.
F.M.- Evet, babanizi dinleyip Agnes Frey ile evleniyorsunuz. Fakat daha birkac aylik evli iken karinizi veba salgini olan, 800 kisinin oldugu Nurnberg’te birakip italya’ya arastirma yapmaya gidiyorsunuz, ustelik karinizin getirdigi ceyiz paralari ile.
Albrecht Durer- (Tis yok.)
F.M.- Ama ogrencileriniz atolyenizden ayrildiktan sonra da onlara yardim ediyor, onlara kullanmalari icin desenlerinizi odunc veriyor, onlarin gravurlerini satmalarina yardimci oluyorsunuz.
Albrecht Durer- (Yine tis yok.)
F.M.- Italyan sanatcilar sizin ressam kisiliginizi gormemezlikten gelip, gravurcu yaninizi one cikartiyorlar.
Albrecht Durer- Haksizlik ediyorlar. Fakat su da bir gercek. Ben ortacag usulu meslek ogretilen babamin kuyumcu atolyesinde 15 yasima kadar calistim. Bir metal ve kazima sanati olan kuyumculugun inceliklerini gorsel sanatlarin kazima sanati olan gravure tasidim. Gravurun anlatim olanaklarini genislettim. Yeni bir teknik olan (Acquaforte: Nitrik asitin ortacagda ki adi) asit-oymayi da ilk kullanan sanatcilardanim. Bir kalip (Matrice) yapildiktan sonra cok sayida basilabilen gravurler benim unumun butun Avrupa’ya yayilmasina neden oldu.
F.M.- Italyan Resminin sizde ki etkileri?
Albrecht Durer-Yuzyillar sonra daha da kolay gorulecegi gibi ben onlardan onlar benden etkilendiler. Ben bir yandan Italyan Ronesansinin kuzeyde yayilmasina on ayak olurken, bir yandan da kuzey resminde ki bazi ogeleri italyan resmine tasimisimdir. Sergiyi duzenleyenler bu etkilenmeleri belirtmek icin baska ressam ve gravurculerin islerini de sergiye koymuslar.
F.M.- gerek resimleriniz de gerekse gravurlerinizde sanki dun yapilmis gibi bir tazelik var.
Albrecht Durer- 1509 yilinda Frankfurt’ta ki bir kliseye konmak icin benim bir resmimi satin alan tuccar Jacop Heller’e sunlari yazmisim:” Cok ozenle resmettim……..bulunabilecek en iyi boyalari kullandim……..Eger temiz tutulursa, taze ve isiltili bir sekilde 500 yil dayanacagini biliyorum.”
F.M.- Gercektende haklisiniz.
F.M.- Bir Turk gravur sanatcisi olarak meslegimin babasi olan size bu serginiz icin nasil tesekkur edecegimi bilemiyorum.
Albrecht Durer- Aradan 500 yil gecmis, insanlik bu arada yeni gravur teknikleri, yeni gravur tadlari yaratmistir. Sahi Ulkeniz Turkiye’de gravur ne alemde?
F.M.- Benim ulkemde gravurun oykusu matbaanin oykusune paralellik gosterir. Sanayi-i Nefise Mekteb-i Aliyesi’nin 1883’te orgutlenmesi sirasinda hakkaklik bolumu de acilmis fakat atolye ancak Fransiz Napier gelince calismaya baslamistir. Ilk ozel atolyeyi ise Bayan Lina Gabuzzi (Babasi Abdulhamid’in doktoru) acmistir. Gravur gorsel sanatlarin demokratiklesmesinde ve yayilmasinda uzerine dusen gorevi yerine getiremeden, once “Ozgun Baski Resim” adi altinda genellestirilmis, bu ad altinda tiraj olanaklarindan yararlanilarak unlu ressamlarin serigrafi ve foto-litografi(ofset)leri (reproduksuyonlari:tipkibasimlari) pazarlanmistir. Ne yaptiklarinin farkinda bile olmayan unlu galericiler bu yaptiklarini (bir zamanlar) televizyon programlarinda ogune ogune anlatmislardir.
Fatih Mika