16 Şubat 2014 Pazar

LİLİ MARLEN den sonra / Navanalini yazdı...

Bu sabah, duyduğum çağrıya ve uzun zamandır ara verdiğim yazmaya yeniden merhaba,
Başlamak için duyguladıran yorumlara ve sevgili Nilambara nın bu sabah seherinde bana ulaşan davetine teşekkürler.

Zaman Kendi içinde ilerlerken, bizde zamanın içindeydik ve zamanı, zaman yapan hikayelerimizi yarattık.

 Durmamıştık aslında.....

Sadece serpiştirildik tohumlar gibi heryere, başkaca deneyimlerin filizleri olduk tekrar tohumlar olmak için...

Asıl olan, bu varlık manzaralarında ne kadar izleyebildik kendimizi, ne kadar anlara girebildik ve zamanın içini görebildik ve anlayabildik mi???? hayatın bizden kendimiz olmak dışında hiç  bir şey istemediğini ve bizim ondan kendimiz olmak dışında heeeeer şeyi istediğimizi.

LİLİ MARLEN nin peşinde koştuğu aşkın mutluluğu ile yaşadığı savaş acılarının dualitesinden ne farkı var ki bizim bu gün yaşadıklarımızın. Sadece farklı olan oyuncuların ve sahnenin biraz değişmesi. DEĞİŞMEYE nin ve hatırlatılmak isteneninse sadece bütüne hizmet edebilmenin sonsuz şivası ve bereketi olduğu.

Tüm bunlara rağmen, zamanın bu renklere bürünüşünü kabullenmişliğimiz burada olma sebebimiz. Hepimiz gibi bende dramam daki rolümü oynamakla meşguldüm Tofu dan ayrı kaldığım süre içinde neler oldu derseniz......

Bıraktıklarımız ve kattıklarımız özeti,
Yani anlaşmanın kurallarına uyduk bilmeden  yada bildiğimizi bilerek. Dolaştım çoğu zaman, sevdiklerim, alışkanlıklarım bir yanda yollar bir yanda, sırt da çanta, ayakta terlik insanlar tanıyarak öğrenme heyecanıyla, çocukça bir yerlere vardım  koku yabancı, yatak yabancı,yemek yabancı ama 3 gün sürdü sonra bende yakıştığımı gördüm oralara, 1-2 kelime öğrendim oralara dair, yanlızlığımın tanımadığımı sandığım yüzlerdeki tebessümlerle dost olduğunu izledim sevinerek, her geçtiğim yerde bırakabildiği mi de en sevdiğim benim sandığım blujini mi. bırakmanın önce sancısını sonra yarattığı özgürlüğü deneyimledim.

Bir de, bir de, Annemi ve Babamı bu hayatlarından uğurladım sonsuz yaşamlarına bana hep öğrettikleri gibi giderken de öğrettiler çok şeyi ve tüm yolculukların aslında sonsuz yolculuk için birer deneme yolculuğu olduğunu. Hep durduk zannetsek de yolda olduğumuzu.

Ailelerimiz küçülürken insanlık ailesine katıldık koşulsuz coşkuyla,çocukça oyundayız sonsuz olasılıklar oyununda.

Derken bu sabah,
LİLİ MARLEN nin beni yeniden yazmaya heveslendiren yorumları ve yazıyı defalarca okudum rengarenk dizilerdi satırlar önümde  kirpik de damlalar, bağışlamalar, yüzümde kendi kendine duran bir gülücük, tekrar hatırladığım Zonguldaklı ben, bu eski şarkıya ve aşka olan hisler ve yeniden Tofu Tofu teşekkürler teşekkürler teşekkürler....
 
 
Navanalini d.d.
 

18 Ocak 2014 Cumartesi

Duraklama dönemi bitti :)


Neden durduk ki biz.. Kimselerin bloğu yokken, kocam bir aile gibiydik. Bu blogta zamansızlık bahane değildi. Evde, işte yoğunluk buluşamamak için nedendi de, burada bir şeyler paylaşmamak için neden değildi. ve birbirimizi bu kadar çok severken hem de...

Paylaşacak şeyler birikti... Hayatlar değişti, bizler değiştik... Tekrar yazmaya cesaretin var mı? Hatırlamaya.. Dağılan parçaları toplayıp, beraber bir şeyler yaratmaya....

Varsa, haydi başlayalım yeniden.... Yazalım beraber...

Bu hafta konu şu olsun mu?

Nerede kalmıştık, ne değişti hayatlarımızda, nasıl büyüdük? Neler mutlu ediyor bizi ? Nasıl sağaltıyoruz duyguları artık? Zaman ve Durmak olsun konumuz... Bu zamana kadar yaptıklarımız, Tofu dururken bizim durduklarımız....

Hiç bir şey tesadüf değil gerçekten... Bugün bunları yazıyor olmakta değil...

Nedenlerini bırak bir yana, tutuşalım el ele, söyleyecek sözlerimiz, paylaşacaklarımızla akalım mı yine hep beraber?

25 Ocak 2010 Pazartesi

istanbul'da kac sene?

iki sene nasil gecer istanbul'da... ilk geldigim gunlerde haftalari sayiyordum, simdi yillari saymaya baslasim. haberim yok. istanbul'u taniyormuyum soruyorum kendime. biraz ama daha var. istanbul'un gercek yuzunu gordukten sonra seviyormuyum soruyorum kendime. seviyorum. bu sabah evimin onunde kaydim, guldum kalktim yine dustum. turkiye dedim. ara sokaklari kim tuzlayacak. bana verseler tuzlarim...

neyse 2 senede istanbul'da buyumusum. dustukten sonra hayati sovmedim. bak bu degisim dedim. patronumu aradim ise geliyormusun sordum, yavas yavas dedi. yokus asagi inerken oyle yorulmusum ki, kafede kahve icip oyle ise gittim. geldigimde patron yeni gelmisti.

istanbul oyle bir yer. bir soluk almak zorundasin yoksa cabuk yorar. istanbul'un koseleri aci gerceklerle ve muthis derslerle dolu. istanbul'un guzeli de cikar, kurbani da. iste tuhaf ve deli bir yer oldugu icin burdayim. ne zamana kadar belli degil.