5 Haziran 2007 Salı

sümela manastırı....


her zaman düşünmüşümdür
bu ülkede neden shaolin tapınağı
yoktur diye
burası zengin bir ülke
temel kazarken
ya
antik şehir kalıntısına
rastlanır
ya
hazine çıkar
öyle bir yer türkiye
ama hiç shaolin tapınağı
kalıntısı yoktur
seyrettiğim birkaç belgesel
ve
filmlerde gördüklerimin dışında
shaolin tapınağı da görmedim
ama
neden bilmem
severim...
sümela manastırı
shaolin tapınaklarını
hatırlattı
kartal yuvası gibi
başınızı çevirdiğiniz heryer
yeşil
ve köpük köpük akan sular
ve bulutlar
yanıbaşınızdan geçiyor
sümelayı kayaların tepesine
inşa edenlerin
sebepleri farklı olsada
yer seçimleri mükemmel
manastırın kapısında
kemençe sesi...
içimden bir an
karadenize taşınsammı
acaba
diye bir düşünce geçti
ama
insanları farklı
hemde bayağı farklı
algılama
kapasitem yetmedi
çok hızlı düşünüyorlar
aynı hızla konuşamıyorlar
diye düşündüm...
konuşdukları
türkçede farklı
bizim ailenin karadenizliliği
nasıl birşey
onuda anlamış değilim
kısa bir geziydi
ama
bu kadar yoğun
yeşil görmek
gözlerimi ve
ruhumu dinlendirdi

5 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

21 Yaşımda okuldaki fotoğraf dersi için, tüm karadenizi gezmiştik. Sumela manastırı ve doğası inanılmazdı..Tırmanış çok eğlenceli geçmişti.20 kişilik sınıfın hepsi devamlı denklanşöre basıyordu..:) Fakat Manastıra vardığımızda inanılmaz üzülmüştük.. İkonaları kültürsüzce ve bilinçsizce mahvetmeleri, "Ali Ayşe'yi seviyor" yazmak uğruna koca bir tarihi hiçe saymaları içimize dokunmuştu.Yıl sonunda açtığımız serginin konsepti Karadeniz değil "tarihi yoketmek" olarak değiştirildi..Ben Sumela'nın yüksek vadinin kıyısından acı acı ağladığını düşünürüm hep..

berrin dedi ki...

aynı hayal kırıklığını bende yaşadım...ikonaları gerçekten mahvetmişler
değerlerimize çokda sahip çıkamıyoruz diye düşünüyorum

Nilambara dedi ki...

Karadenizi, yaylalarını, insanını ben de çok severim, farklı ve güzel başka bir ülkeye gitmiş gibi hissederim kendimi orada... Galiba o yeşilin büyüsü ki aynı şeyi, yerleşmeyi ben de düşünmüştüm Berrin, hem de ciddi ciddi... :)
Sümela'nın büyüleyiciliği ile birlikte o şok ise sanırım hepimizin ortak tepkisi...
Sümela'ya ait başka bir anı, bir çocuk anısı :) hani ayazma var ya manastırın içinde, yiğenim ilkokul birinci sınıfta henüz okumayı sökmeden gittiklerinde, herkes ayazmaya para atıp dilekte bulunurken o da para atmış ama dileğini ancak Ankara'ya dönünce öğrenebildik... "çiçeği açsın" istermiş, okumayı söken arkadaşları gibi :)))
çiçeği öyle bir hızla açtı ki henüz 20 yaşında ve bu sene Makina Müh. oluyor :)

buarada Berrin'ciğim nihayet lusifer'in bacağını kırdığın için kutlarım :)

crispy dedi ki...

Bence gezi yazıları güzel oluyor.
İnsanı özendiriyor.fotoğrafınızı
çok beğendim.

Beto

berrin dedi ki...

luciferi yendim nilambara
artık geceleri magnumda yemiyorum
git işine dedim lucifer e...
mavi renkde aynı şekilde etkiliyor..
ankara seviyorum... bu şehir bana babamın malıymış gibi gelir...öyle sahiplenirim...
ama
biraz gri
o sebepten maviye - yeşile özlem duyuyoruz