Vahim Çernobil kazasından sonra, Karadeniz'de üretilen çayların kansorejen olduğu yolunda haberler yapılmıştı. Dönemin bakanı höpürdete höpürdete çay içerek''çaylarımız temiz''derken, yıllar sonra kendilerinin kanserden öldüğünü duyduk. Sebebi kansorejen çaylar mıdır yoksa ilahi adalet midir?
Yıllarca, binlerce kişiye dünya değiştirten trafik kazalarının, yeni düzenlemelerle azalacağını umarak sevindik. Artık lise diploması olmayan, ehliyet kursuna gitmeyen arabada kullanamayacaktı. Ama hala her bayram tatilinde bugünün bilançosu ... kişi haberleri. Demek ki hala kurallara göre ehliyet alanlar, kılıfına göre alanlardan az.
Düğünler, sünnet törenleri, asker uğurlamalar, şampiyonluk kutlamaları...... Ortak özellikleri nedir diye soracak olsak, hepimizin aklına kaza kurşununa kurban olan katılımcılar gelir mi? Silah kullanma ruhsatı olanların itibarı, milletin vekillerinin itibarından daha az olmasa gerek. Kurbanlarda daha çok çocuk oluyor nedense; kenarda oyun oynayan, balkondan taraftar seyreden, merakla dünyayı tanımaya çalışan. Belkide yetkili ağız bunu düşünerek üç çocuk diyor. Nasıl olsa bir kısmı kim vurduya gidecek.
Bir adam televizyonda konuşuyor açıkça mı demeli safça mı demeli?Yurt dışına sebze meyve gönderen bir işletmenin sahibi. Anlatıyor ''batı avrupa bizden mal almıyor, aldığı az miktarda malıda tırlarda bekletiyor analizlerini yapıp öyle alıyor. Bizim tahlillerimizi kabul etmiyor güvenilir bulmuyor. ''Dürüst adam!Onkologlar açıklama yapıyorlar, hormonlu gıdaları tüketmeyin. Aslında ne kadar çok kanserli hasta, o kadar çok para demek. Dürüstlüğe sahip olmak ne güzel. Keşke ''gıdalarda abartılacak kadar hormon yok ''diyen yetkili ağız da birazcık dürüst olabilse.
Bir sağlık ocağını keneler basmış. Kene kolonisi buraları istila etmiş durumda. Bununda sorumlusunun İsrail'den gelen bir grup ajan olduğu söyleniyor. Kötü ajanlar getirip kırsalda salıvermişler kanamalı kongo kenelerini. Nasıl kapkaççılar için emniyeti suçlayamıyorsak keneler içinde yerel yönetimleri suçlamamalıyız.
Yüzlerce insanın sebebi açıklanamayan değil, itiraf edilemeyen birseylerden dolayı zehirlenmesi nasıl bir komedidir. Yetkili makam olayı incelemesi için iki kişiden oluşan bir heyet göndermiş. Heyet döndükten sonra yetkili makam sulara kanalizasyon karıştığını açıklamış. Ama daha az yetkisi olan, su tahlillerinin temiz olduğunu söylemiş.
Bütün bu traji komik anormallikleri, normal kabul ettikten sonra hayat daha bir kolay. Nasıl olsa bunların hiçbirinden bizim vergilerimizle mevki sahibi olanlar sorumlu değil. Yetkililer kendilerinde azca bulunan fikirlerini bizlerle paylaşıyor. Diyorlarki keneden ölmek normal, eğer sen pantolonunun paçasını çorabının içine sokmuyorsan suçlu sensin. Şehir şebekesininden su kullanıp zehirleniyorsan, suç senin. Kanalizyonu kullanan pislik kiminse, zehirlenmeyi o hak eder. Nede olsa ödediğimiz vergiler bize yol, su, kanalizasyon olarak geri döner. Bazılarıda bonus olarak mikroplu döner.Başıboş gezen kurşunun önüne sen kendini at, sonrada suçlu ara. Artık herşeyi devletten beklemeyelim lütfen.
Beto
Bülent Ortaçgil'den küçük bir alıntı
peki ya medya, RTÜK?/dedi ki normal
ya reklamlar, rating?/valla,normal
yahu hiç mi ikinci yok dedim?/dedi ki normal
peki trafik, katliam/dedi ki normal
ya susurluk, kamyon?/dedi ki normal
yine kaybettik dedim/dedi ki normal
uf biri anlatsın nedir bu normal
canım sıkıldı yoksa ben miyim anormal
*
Yıllarca, binlerce kişiye dünya değiştirten trafik kazalarının, yeni düzenlemelerle azalacağını umarak sevindik. Artık lise diploması olmayan, ehliyet kursuna gitmeyen arabada kullanamayacaktı. Ama hala her bayram tatilinde bugünün bilançosu ... kişi haberleri. Demek ki hala kurallara göre ehliyet alanlar, kılıfına göre alanlardan az.
Düğünler, sünnet törenleri, asker uğurlamalar, şampiyonluk kutlamaları...... Ortak özellikleri nedir diye soracak olsak, hepimizin aklına kaza kurşununa kurban olan katılımcılar gelir mi? Silah kullanma ruhsatı olanların itibarı, milletin vekillerinin itibarından daha az olmasa gerek. Kurbanlarda daha çok çocuk oluyor nedense; kenarda oyun oynayan, balkondan taraftar seyreden, merakla dünyayı tanımaya çalışan. Belkide yetkili ağız bunu düşünerek üç çocuk diyor. Nasıl olsa bir kısmı kim vurduya gidecek.
Bir adam televizyonda konuşuyor açıkça mı demeli safça mı demeli?Yurt dışına sebze meyve gönderen bir işletmenin sahibi. Anlatıyor ''batı avrupa bizden mal almıyor, aldığı az miktarda malıda tırlarda bekletiyor analizlerini yapıp öyle alıyor. Bizim tahlillerimizi kabul etmiyor güvenilir bulmuyor. ''Dürüst adam!Onkologlar açıklama yapıyorlar, hormonlu gıdaları tüketmeyin. Aslında ne kadar çok kanserli hasta, o kadar çok para demek. Dürüstlüğe sahip olmak ne güzel. Keşke ''gıdalarda abartılacak kadar hormon yok ''diyen yetkili ağız da birazcık dürüst olabilse.
Bir sağlık ocağını keneler basmış. Kene kolonisi buraları istila etmiş durumda. Bununda sorumlusunun İsrail'den gelen bir grup ajan olduğu söyleniyor. Kötü ajanlar getirip kırsalda salıvermişler kanamalı kongo kenelerini. Nasıl kapkaççılar için emniyeti suçlayamıyorsak keneler içinde yerel yönetimleri suçlamamalıyız.
Yüzlerce insanın sebebi açıklanamayan değil, itiraf edilemeyen birseylerden dolayı zehirlenmesi nasıl bir komedidir. Yetkili makam olayı incelemesi için iki kişiden oluşan bir heyet göndermiş. Heyet döndükten sonra yetkili makam sulara kanalizasyon karıştığını açıklamış. Ama daha az yetkisi olan, su tahlillerinin temiz olduğunu söylemiş.
Bütün bu traji komik anormallikleri, normal kabul ettikten sonra hayat daha bir kolay. Nasıl olsa bunların hiçbirinden bizim vergilerimizle mevki sahibi olanlar sorumlu değil. Yetkililer kendilerinde azca bulunan fikirlerini bizlerle paylaşıyor. Diyorlarki keneden ölmek normal, eğer sen pantolonunun paçasını çorabının içine sokmuyorsan suçlu sensin. Şehir şebekesininden su kullanıp zehirleniyorsan, suç senin. Kanalizyonu kullanan pislik kiminse, zehirlenmeyi o hak eder. Nede olsa ödediğimiz vergiler bize yol, su, kanalizasyon olarak geri döner. Bazılarıda bonus olarak mikroplu döner.Başıboş gezen kurşunun önüne sen kendini at, sonrada suçlu ara. Artık herşeyi devletten beklemeyelim lütfen.
Beto
Bülent Ortaçgil'den küçük bir alıntı
peki ya medya, RTÜK?/dedi ki normal
ya reklamlar, rating?/valla,normal
yahu hiç mi ikinci yok dedim?/dedi ki normal
peki trafik, katliam/dedi ki normal
ya susurluk, kamyon?/dedi ki normal
yine kaybettik dedim/dedi ki normal
uf biri anlatsın nedir bu normal
canım sıkıldı yoksa ben miyim anormal
*
5 yorum:
Betülcüm
harika bir yaziydi..Bence bunu alip e mail yoluyla ya gazetenin birine-yada bir köşe yazarina yollamalisin.Tamam Tofuda biz okuyoruz ama, daha çok kişi kendinden birşeyler bulur bu yazının üstüne...
seni özlemiştik...iyi ki yazdin..
Sevgiler..
Sevgili Betul,
Sabah Gazetesi kose yazarlarindan Umur Talu'nun kursun sikan magandalar icin soyledigi asagi yukari soyle bir soz var:
- Adam havaya ates ediyor havayi bile tutturamiyor.
Aslinda butun yetkili kisilerimiz oyle degil mi? Havayi bile tutturamiyorlar.
kanamalı kırım kongo keneleri
ironiden anlıyor...ayrıca geçen yaz
paçalarımı çorabın içine sokup eymirde yürümüşlüğümde var / normal!!!
türkiye ile alakalı her konuda bilgi ve fikir sahibi AB
bu gibi konularda hiç sesini çıkarmıyor - yetkili biri çıkıpta içme suyu şebekesine kanalizasyon şebekesini karıştırıyorsunuz -ne iş demiyor /
doğu ile batı sentezini formüle edemediğimizin fotoğrafını göstermişsin - güzel yazı
Konu ile ilgili ve kisa bir yazi oldugu icin asagiya ekliyorum.
Yilmaz Ozdil'in dünku bir paragraflik kose yazisi ..!
Nobel alır...
Doğada bulunmayan ve ışığın ters yönde kırılmasını sağlayan "meta malzeme"yi üreterek, cep telefonu, bilgisayar çipleri ve mikroskopların etkinliğinin artırılmasına katkı sağladığı için, Londra’daki Kraliyet Bilim Topluluğu’nda düzenlenen törenle Descartes Ödülü’nü alan tek Türk, saygın Fizik Profesörü Ekmel Özbay’ın danışmanlığında, TÜBİTAK tarafından desteklenen Nanoteknoloji Araştırma Merkezi’nde, Avrupa Birliği Çerçeve Programı kapsamında çalışmalarını sürdüren Bilkent Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü doktora öğrencisi Bayram Tütün’ün, organik kimya ve sentetik polimerler kullanarak ürettiği organik lazer teknolojisiyle, yara iyileştirme, böbrek taşı tedavisi, göz ve diş hekimliği teşhislerindeki yüksek çözünürlüklü projeksiyon ve hologram ekranlarına sahip görüntüleme cihazlarını, milyonlarca renk, yüksek kalite ve çok daha ucuza elde edilebilir hale getirip, dünya yeni nesil optoelektronik teknolojisinde çığır açtığı gün... Sağlık Bakanı, "keneye karşı pantolon paçalarını çorabın içine sokun, ishal olanlar da, ellerini sabunlasın" dedi.
*
Daha fazla devam edemeyeceğim.
Pembe etekli amazonu ozlemisim. Yine yakip gecmis.. Cok guzel ve dusundurucu bir yazi.. Ama kenelere gelince izninizle bir iki sey soylemek istiyorum.
-Bugun Avrupa toplulugu ulkeleri icin de ayni problem gecerli
-Kene tarafindan isirilan bireyler daha cok ya tarim ile ugrasan bireyler, veya ormanlik alanlarda calisanlar.
-Ikinci sirada da cocuklar tehlike altinda. Oyun soz konusunda oldugunda nereye kostuklarina bakmadiklari icin.
-Bir kene bir seferde 10 binin ustunde yumurta birakiyor.
-Ziplama ozelligine sahip. Kimyasal bariyerlerden bu sekilde kurtulabiliyor.
-Ilaclara direncli
-Kovucu spreyler her iki-dort saatte tekrar surulmek zorunda, bu durum ozellikle cocuklarda zehirlenmelere yol acabiliyor.
-Avrupa toplulugu ulkelerinde gecerli saglik raporunda da, pantolon pacalarini kalin corap ya da cizmenin icine sokmak tavsiye ediliyor ama hedef kitle dedigim gibi daha cok kirsal kesim.
Ve son olarak bazen el yikamak bile bircok saglik sorununun ortaya cikmasina engel olabilir. Turkiye gibi, yeni dogan olumu uzucu duzeylerde yuksek olan ulkelerde ozellikle hijyen cok onemlidir ve bunun adina "halk sagligi" denir.
Yorum Gönder