Evliligimizin ilk yilinda, ne evimizin kucuklugu ne de benim fethedilmez bir kale gibi inatci antikonformistligim, Antonio’yu durdurabiliyor ve evimize kucucuk, canli bir cam agaci konuk olarak geliyor. Benim italyan disisleri bakanligindan aldigim arastirma bursu, Antonio’nun yeni uzman maasi, henuz Venedik camindan toplar almaya yetecek kadar degil ama, bir uzak dogu magazasindan alinmis kucuk tahta objeler de, yaninda ictigimiz sarap gibi isitiyor icimizi. Agacimiz piril piril, kucuk, mutevazi.. Tahta kardan adamlar, melekler, tahta atlar, kursun askerler, balonlar, minicik vagonlar sallaniyor kucuk dallarindan agacimizin..
Ne ilk agacimiz, ne de onu izleyen 3-4 yil suresince aldiklarimiz yasamayi basarabiliyorlar. Ikimiz de uzuluyoruz herseferinde. Paris’te gecirdigimiz bir yilbasinda, Bouburg muzesi (Pompidour); eksi 14 derecenin donduramadigi kanimizi donduruyor bir anda... Muzenin onune yuzlerce kesik cam agaci koymuslar. Hic isik yok.. Agaclarin arasinda yurudukce, derinlerden inilti sesleri geliyor. Cok huzunlu bir o kadar da etkileyici bir tablo.. Karar veriyoruz.. canli agac almak yok artik..
Ben yeni yil agacimiz olup olmamasini hic onemsemiyorum. Hatta “yeni yil”’i da onemsemiyorum. Hergunu yeni yil gibi yasama taraftariyim ama Antonio agacimiz olsun istiyor ve gercegine cok benzeyen bir agacla geliyor eve. Ben o yil, yilbasini herkes gibi karsilamaya, heyecan duymaya, yeni yili bekleyen dunyaya katilmaya karar veriyorum ve agacimizi ben susluyorum. Gumus renkli gullerin yanibasinda kuyruklari tuyden, piril piril bulbuller asiyorum agacimiza.. Yine gumus renkli pullardan yapilmis kalpler, gumus sirmali toplar, kenarlari minicik incilerle bezeli saten fiyonklar ve agacin en tepesinde de piril piril bir yildiz var..Bence, cok rafine, cok sik, cok hos.. Kendimle gurur duyuyorum.. Taa ki, Antonio’nun annesi Diana ve yan komsumuz edebiyat profesoru Melania kapimizdan iceri girene kadar.
Ben tebrikleri kabul etmeye hazirlanirken Diana, agaci cok soguk ve donuk buldugunu, geleneklere gore gumus degil de altin rengi kullanilmasi gerektigini soyluyor. Melania ise cok renksiz, cok heyecansiz cok tekduze diyor uzerinde bulbullerin gullere askinin yasandigi agacima. Herikisi de elestiri sinirlarini zorluyor, kirmizi lazim bu agaca, mavi lazim bu agaca diye diye hayallerinde gokkusagini getiyorlar ortaya..
Gelenekci, sag goruslu, klasik kent soylu Diana ile yenilikci, komunistleri bile ilimli bulacak kadar sol goruslu, proleter Melania beraber bir pizza yemek uzere cikiyorlar. Antonio beni teselli etmeye calisiyor ama, cok kizginim.. Agacimin yaninda oturuyorum. Antonio icerden elinde evlendigimiz yil aldigimiz agac susleri ile geliyor. Bak ne buldum diyor. Tahta atlar, kursun askerler, kucuk canlar, kardan adamlar, kar taneleri, trampetler, melekler, lokomotifler, kelebekler; o gunlere ait anilarimizla beraber geri donuyorlar agacimiza.. Sarap iciyoruz, fotograflara bakiyoruz, keyfim yerine geliyor.. Diana ile Melania geri donuyorlar. Elleri kollari paketlerle dolu.. Diana altin yaldizli toplar, kirmizi canlar, rengarenk fiyonklar almis.. Melania kipkirmizi, piril piril kalpler getirmis.
Iki secenegim var.. Surat asip, herseyi oldugu gibi birakabilir ve kimbilir neyin zaferini kazanmis olurum, ya da bu iki huysuz yasli kadini zafer kazandiklarina inandirabilirim. Ikinci sikki seciyorum.. Gumus renkli agacim, kirmizi kalpler, canlar, altin renkli toplarla sikliktan cok uzak ama dert etmiyorum ve Diana ile Melania’nin biryandan siki bir politika tartismasi yaparak, cocuk gibi sevincle benim agacimi “agacimiza” cevirmelerini izliyorum..
Sonra Federico buyuyor. Heryil bir sevinc, bir heyecan, gunler oncesinden basliyor agac susleri secmeye.. Kirmizilara, maviler, mavilere yesiller ekleniyor. Inciler, boncuklar, yildizlar, aylar, gunesler… “Yok” yok agacimizin ustunde.. Magazalarin icinde oradan oraya kosuyor, kucucuk elleriyle fiyonklar yapiyor, lambalari babasiyla beraber monte ediyorlar. Hergun Noel baba'ya yeni yeni bir mektup yazip corabin icine birakiyor, istek listesi uzadikca uzuyor.. Noel baba onca isinin arasinda, hergece bizim eve ugrayip Federico'nun mektubunu aliyor ve onun ikram olarak biraktigi kurabiyeleri yiyor mutlaka..
Agacimizin bir stili yok.. Ama sevinc yuklu ustu.. Astigimiz hep top, bagladigimiz her fiyonk birbirlerine iste bu sevincle yaslaniyorlar.. Ben her objenin alindigi gunu, o gunun hikayesini hatirliyorum.. Yillar geciyor.. Agacimizin ustu doldukca doluyor. Melania’nin hediyesi kirmizi kalpleri kapi susunun ustune asiyorum...
Agacimizin ustunde gorunmeyen cok sey asili aslinda.. Anilarimiz, bugunumuz, ve bizim ona yukledigimiz anlamlarla dopdolu gelmek uzere olan yeni bir yil.. Yeni, yepyeni, piril piril.. Umut dolu..
Iyi yillar hepinize.. Hepimize..
Mehtap Pasin Gualano
Roma’ 30 /XII/ 2007
3 yorum:
Mehtapcigim,
Bizim agacimizinda sizinkenden farki yok fazlasi var.Birde Thanksgiving'te kagittan yapilmis kocaman hindiler sallaniyor.Ama en onemlisi tepesindeki kocaman yildiz.Evin cocugu icin senenin en onemli olaylarindan biri o yildizi agacin tepesine takmak.Evin anneside okuyup ufluyor burada icinden bildigi dualari okuyor seneyede ayni seyi yine yapabilelim diye.
Bu arada Santa'ya o kadar minnetarizki bize biraktigi mektupta uyku saatlerini bile soyluyor.O mektup geldiginden beri siki siki saate bakiyoruz hergece hepbirlikte.
iyi yillar Roma
Iyi yillar Amerika
yilbasi agaclari hepimiz icin bahane..yeni yildan besledigimiz umutlarin bir gostergesi aslinda...
guzel bir yil gecirelim dilerim
SEVGI VE YARADAN HEP SENIN VE AILENLE OLSUN MUTLU VE HUZURLU BIR 2008 DILIYORUM....
Yorum Gönder