YILMAZ ÖZDİL/ sabah gazetesi
Cumartesi ve ertesi...
Cumartesi ve ertesi...
Ev kadınları otobüs kaldırıyor, Bakırköy'den, günübirlik... Merter'deki konfeksiyon işçileri, minibüsle gidiyor... Beşiktaş çarşıda otomobillerle konvoy hazırlamışlar, bu gece yola çıkıyorlar, kornalarla... Aynı anda İzmir Karşıyaka esnafı, marşa basıyor... Kadıköy'de mobilyacı, dükkanına bayrak asmış, bir de afiş, "14 Nisan'da Ankara'ya..." Samsun'dan bir eczacı mesaj göndermiş, "eşim ve kızımla gidiyorum" diyor. Antalya'dan bir avukat, "oğlumla oradayım..."
Yıldız Teknik, Ege, Kocatepe, Onsekiz Mart, Kocaeli, İnönü, Karaelmas üniversitelerinin öğrencileri, bu yazının kaleme alındığı saatlerde isim topluyordu, kaç otobüs lazım olduğunu belirlemek üzere... Galatasaray Lisesi'nden 16 yaşında bir öğrenci, mutlaka yazmamı rica etmiş, "babam vefat etti, annem gelemiyor, arkadaşımın babasıyla gidiyoruz."
Yabancı basın, "dünyada bu haftanın en önemli olayı" olarak gösteriyor.Türk basını? Göstermemeye devam ediyor.
Reuters ajansı, tüm dünya gazetelerine bir fotoğraf servis yaptı... Anıtkabir'de genç bir anne, kucağında 2-3 yaşlarında bir bebe... Fenerbahçe forması var bebenin üstünde... Sırtında "Mustafa Kemal" yazıyor. Fotoğrafın başlığı şu: "Türkler Ata'larına koşuyor."
Paul de Bendern isimli gazeteci... Analiz yapmış, "bağımsız Türkiye'yi kuran, Türkiye'yi Avrupa tarzı demokrasiye dönüştürme amacıyla radikal sosyal reformlar yapan Atatürk'ün, Türklerin kalbindeki yeri, benzersiz... Mustafa Kemal, Türkiye'yi birarada tutan yapıştırıcı."
**************
Bu yazıyı okurken yanaklarımın ıslanmasına engel olamadım, hiçbirşey olmasa da yüreklerimiz bu umuda aç olduğu için belki... Belki de inançla, aşkla, sevgiyle harekete geçildiğinden, umudun-sevginin birleştirici gücünü hissetmekten, “sevgiyle yapılan herşey mükemmeldir, sevgiyle yaşanan heran ölümsüzdür..." e inandığımdan...
Ve 1 hafta önceye gittim... 4 Nisan Çarşamba akşamı, MEB Şura Salonu, Sevda Cenap And Müzik Vakfı, 24. Ankara Müzik Festivali açılış konseri... Yoğun güvenlik önlemleri var, Cumhurbaşkanı katılacak...
Konsere az zaman kaldı, konuklar yerlerini aldı ve sahnenin yanındaki kapı açıldı, korumalar, basın mensupları yerlerini aldı... ve tüm bunlar saygılı bir sessizlik içinde, özlediğimiz şekli ile, kaos – kargaşa - itiştirme olmadan gerçekleşti...
Kapıda bir bey ve anonsu “Sayın Cumhurbaşkanımız”.......
Saygı ve sevgi dolu bir sessizlik içinde herkes ayağa kalktı ve alkışlar, alkışlar.... Orkestra elemanları ayakta ve hazır, şef hazır gözleri ile takip ediyor... Cumhurbaşkanımız ve zarif eşi yerlerini aldığı an şefin bageti havaya kalktı ve İstiklal Marşının ilk notaları ile yanaklarım gene ıslanmaya başladı... Gözlerimi yukarı kaldırdım, tam sahnenin üstünde kocaman bir “K. Atatürk” imzası...
Yaşlar artarken tek söyleyebildiğim “Ah Güzel Allahım, bu ruh sana emanet...”
Bu yazıyı okurken yanaklarımın ıslanmasına engel olamadım, hiçbirşey olmasa da yüreklerimiz bu umuda aç olduğu için belki... Belki de inançla, aşkla, sevgiyle harekete geçildiğinden, umudun-sevginin birleştirici gücünü hissetmekten, “sevgiyle yapılan herşey mükemmeldir, sevgiyle yaşanan heran ölümsüzdür..." e inandığımdan...
Ve 1 hafta önceye gittim... 4 Nisan Çarşamba akşamı, MEB Şura Salonu, Sevda Cenap And Müzik Vakfı, 24. Ankara Müzik Festivali açılış konseri... Yoğun güvenlik önlemleri var, Cumhurbaşkanı katılacak...
Konsere az zaman kaldı, konuklar yerlerini aldı ve sahnenin yanındaki kapı açıldı, korumalar, basın mensupları yerlerini aldı... ve tüm bunlar saygılı bir sessizlik içinde, özlediğimiz şekli ile, kaos – kargaşa - itiştirme olmadan gerçekleşti...
Kapıda bir bey ve anonsu “Sayın Cumhurbaşkanımız”.......
Saygı ve sevgi dolu bir sessizlik içinde herkes ayağa kalktı ve alkışlar, alkışlar.... Orkestra elemanları ayakta ve hazır, şef hazır gözleri ile takip ediyor... Cumhurbaşkanımız ve zarif eşi yerlerini aldığı an şefin bageti havaya kalktı ve İstiklal Marşının ilk notaları ile yanaklarım gene ıslanmaya başladı... Gözlerimi yukarı kaldırdım, tam sahnenin üstünde kocaman bir “K. Atatürk” imzası...
Yaşlar artarken tek söyleyebildiğim “Ah Güzel Allahım, bu ruh sana emanet...”
6 yorum:
Nilambaracigim, duygularimi icimde hissettim ve paylastim..
Tofu'da bu tur yazilari gormek istiyorum hayata dair-güne dair gercekten...duygularini paylasiyorum Nilambara..Yarin onemli bir gun. Ses getirecek bir gun. Ama herseyden onemlisi birşeyler için umudunu kaybedenlere umut verecek bir gun...
Bekir Coskun bugun yazisiniz soyle bitirmis:
--------------------
"Yarin (14 Nisan Cumartesi saat 11.00’de) Tandogan Meydani’nda toplanacak insanlar, Ataturk’e verdikleri "Emanetin cumhuriyete sahip cikacagiz" sozu icin orada olacaklar.Baslari dik... Alinlari acik... Bu kusaklar bir batakligin icinde cirpinsalar da, cocuklarin hatiri icin... Laik cumhuriyetin yaninda yer almayi ya da Ataturk’e sarilmayi "suc" degil "vatan sevdasi" sayanlar orada olacaklar.
gitmek lazım...gitmemiz lazım...
Dun gece Ah Su Cilgin Turklerin yunanlilari denize doktukleri bolumu bitirip oyle yattim.Saat kacti bilmiyorum ama kitabi okurken o kadar cok agladim ki butun gece kabuslarlaydim. Sabah kalkip Nilambara'nin yazisini hickiriklarla okudum.Bu kadar goz yasi yeter.
YARIN GUZEL BIR GUN OLUCAK hepimiz icin TURKIYEMIZ icin.Umutlarimizi daha kaybetmedik.
Oyle degil mi?
Gulcin
gozlerim doldu yazinizi okurken..
ben cok umutluyum, cts gün ki ve hatta pazar da devam eden bu sevgi dolu tek yürek coşkuyu görmek, yaşamak umudumu daha da arttı, inanıyorum Gülçin, herşey çok daha güzel olacak...
Yorum Gönder