Federico, dunyaya gelmeye ve bizi anne baba olarak secmeye karar verdiginde, yasamimizdaki onemli degisikliklerden biri de, “yardimci” olarak tanimladigimiz kisilerin “dadi” ya donusmesi oldu. Ilk aylar, Ben Bozkir’li koylulerden ogrendigim gibi, onu gogsumun ustunde dugumlenmis koca bir salin icine heryere tasiyor, ustumden hic premaman hirkami cikartmiyor, hic kimselerin eline sevsinler diye bile vermiyordum. O yuzden Polonyali dadimiz Marta, butun gun evde ne yapacagini bilemeden gezinip duruyordu.
*
O gunlerde gene Federico kucagimda bagli misil misil uyurken, Antonio’nun orkestra sefi arkadaslarina Pazar ogle yemegine gitmis, 5 aylik, ismini dunyanin en unlu bestecilerinden birinden almis ogullari ciglik cigliga odasindan bagirirken, hicbirsey olmamis gibi yemek servisine devam eden anne-babaya icimden hayretler ederken, bir de ustune ustluk “modern cocuk terbiyesi” dersi almis, bir daha da sevginin insani simartacagini dusunen bu insanlarla cok da mecbur kalmadikca gorusmemeyi basarmistim. (sevgisiz cocuk terbiyesi demek daha dogru olurdu bana gore..)
*
Marta, kisa bir sure sonra bir Polonyali ile evlenip, bize kiz kardesi Dorotha’yi birakip gidiyor, guleryuzlu, akilli, bir cocuklu, ilk kocasi alkolik Dorotha’da bir sure sonra onu seven bir yurekle karsilasip, hamile kaliyor ve bize Romanyali arkadasi Anna’yi tavsiye ediyordu. Soguk bir kadindi Anna. Daha eve girer girmez, telefonlari calmaya basliyor, hep gozu saatte calisiyor, guzel is yapamiyor, guzel mama hazirlamiyor ve bence turkce biliyor ama bana soylemiyordu. Ona pek guvenemedigim ve o yil Roma cok soguk bir kis surdugu icin, bir de sofor tutuyorduk sabahlari okula gitmeleri icin ve evimize kimin saat kacta geldigi, kimin saat kacta gittigi belli olmuyordu. Romanyadaki oglu ansizin hastalaninca birden bire gidiyor, arkasinda benim icin yaptigi cok guzel ortuler, ve ondan hic beklemedigim kadar duygusal bir mektup birakiyordu. Bana cok iyi davrandiniz diyordu mektupta..Beni unutmayin diye ekliyordu..
*
Anna’nin aniden biraktigi bu bosluk, muhendislik ogrencisi Valentina ile alelacele doluyor, o hemen mezun olup, hemen is bulunca, bize erkek kardesi Nicola’yi getiriyordu. Nicola her sabah gec kaliyor, gelir gelmez Federico ile cizgi filmlerin karsisina gecip ayni anda sut iciyorlardi. Nicola ile beraber hayatimiza “Charles in charge” benzeri bir yenilik geliyor, Nicola hayatimizda hep sevgili bir koca bebek olarak kaliyor, muhendislik diplomasi aldigi gun, aile fertleri bu torene onlardan daha ozenli hazirlanmis bir yabanci kadinin neden bu kadar agladigina anlam veremiyorlardi.
*
Sonra cok iddiali bir dadi sirketinden Venezzuella’li avukat Elda, geliyordu evimize. Geliyor ve neredeyse o is veren biz de onun calisani haline geliyorduk. Evdeki takvimlerin uzerine kendi ile ilgili tarihleri yaziyor, evdeki mobilyalarin yerini kendi kafasina gore degistiriyor, telefonu kendi mali gibi kullaniyor ve dudaklarini cok fazla boyuyordu. Birgun Federico, Elda uyurken benim canim sikiliyor diyor, bunu ona sordugumda, “ben saat 09 30’da bir fincan kahve icerim, 1 saat uyurum” diyince, tepemin tasi hic atmadigi kadar, nihayet atiyor ve “ORA BASTA SIGNORA ELDA !” diyordum (artik yeter! ) Bu oyle bir ORA BASTA idi ki, karsisinda durmaya 130 kiloluk Elda’nin bile gucu yetmiyordu.
*
Son dadimiz, yeni evli Doina’ya cocuk yapmaya niyetin varsa, hic burada ise baslama diyordum. Asla oyle bir niyetimiz yok diyor ve 1 ay sonra hamileyim mujdesini veriyordu. 7 ay sonra, artik gelme istersen diyorduk ve nokta, satir basi olarak yine dadisiz buluyorduk kendimizi.
*
Birden kendimi cok yorulmus hissediyordum. O siralar benim sevdigim bloglardan birinde Nilambara “evimi ozledim” diye yaziyor ve bu yazi benim de yuregimi delip geciyordu. Evime bakiyordum. Herkes birseyler degistirmis, herkes birseyler kirmis dokmus, herkes kendince iyi niyetle sahiplenmis ama bana yabancilasmis evime.. Hicbirseyi iyice aramadan bulamadigim, baslangic noktasindan cok uzaklara gitmis evime..
*
Simdilerde ne dadi, ne tata ne de yardimci istiyorum bu evde. Biraz zor olacak herseye yetismek belki ama evimi ozledim ben de. Darbeler yasamis bir yorgun demokrasi, benim cumhuriyetim, kapisini kapattigimizda sadece ama sadece biz olabildigimiz tek yer.. Evimi bulmak, hatirlamak, yenilenmek, yenilemek istiyorum. Megerse ne cok yorulmusuz, daha az yorulalim derken.. Megerse tukettigimiz deterjanin yarisindan daha azina da temizlenebilirmis bu ev. Megerse cok icli disli takimim varmis da, yanlis yikanip,icleri ayri renk dislari ayri renge donustugunden hic yok saniyormusum ben. Megerse kayip sandigim coraplarim, Federico’nun cekmecesindeymis ve cam guvecin kapagi kirilmamis megerse...
*
MEHTAP