31 Aralık 2006 Pazar

BİR YILIN DAHA SON GÜNLERİ...

*


Hani ne olursa olsun bir tür sorgulama zamanı yaşatır ya insana bir yılın son günleri... İşte öyle... Size Murathan Mungan'dan bir yılın son günleri şiiri... Hüzünlü biraz elbette... Zaten "hüzün yakışır bana", di mi Burcu? :)


"BİR YILIN SON GÜNLERİ

...


kırdım mı, incittim mi birilerini
kimleri kazandım, yititrdiklerim kimler?
kendimi yineledim mi yazdıklarımda?
yeniden düşünmeliyim
dostluklarımı, ilişkilerimi
dağınık yatağım, mutsuz yatağım
çoğalttın mı eksiklerimi?
gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı?
yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
borçlarımı ödedeim mi?
doğru seçtim mi soruların fiillerini?
tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış,
giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
ödünç aldığım kitapları geri verdim mi?
geri verdim mi aldıklarımı:
aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları
kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
yokladım mı duygularımı
hala sevebiliyor muyum insanları?
ovmalı gümüşlerimi, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma
ovmalı umutları
saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları
eksik etmemeli ağzımızdan o karamizah tadını
şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım Yavuz'a
sonra köşebaşından bir demet çiçek alıp öyle başlamalıyım akşama,
yeni bir yıla
ama nedense herşeyin tadı dağılıyor ağzımda
bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında
aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta"




İşte ben de zamanın ve mekanın "şu an" denen noktasından bakıyor ve diyorum ki 2007 hepinize aydınlık, keyifli ve mutlu günler getirsin... Sürprizler, mucizeler olsun hayatınızda... Tadına doyamayacağınız anlar... Varlıklarıyla yaşamınıza keyif katacak insanlar... Sevgilerimle...

HARİKALAR DİYARINDAN MERHABA


Burcu böyle bir label düşünmüş benim için... :) Ama harikalar diyarında bir sessizlik hüküm sürüyor bu ara... Çünkü harikalar diyarının gezgininin acayip şekilde ders çalışması gerekiyor... Sınavları ve yetiştirmesi gereken ödevleri var... Bu ara yazarsa kaleminden finans teorileri dökülüverecekmiş gibi geliyor... Bu sıkışmış gündeme iş ve elbette hayat (!) da eklenince, bu ara biraz gergin harikalar diyarının gezgini... Ama sanmayın ki bu suskunluk böyle sürer gider... Bekleyin göreceksiniz... Pek yakında bu sütunlarda... :)

30 Aralık 2006 Cumartesi

Anushila ..2007 dilekleri

Sevgili kızlar hepinizin bayramını ve yeni yılını kutluyor bol enerjili ve titresimi yuksek bir yıl diliyorum veee hepinizi cookkk opuyorum

Anushila tofuda...

*

kızlar sonunda aranızdayım ben sizler gibi faal bir yazıcı olamam ama sizlerin yazılarını keyifle okuyucu olurum hepinizi opuyorum

Eğer yeni yıl pazartesi başlarsa....








"Eğer yeni bir yıl pazartesi başlarsa bu; barış ve mutluluğun işareti sayılır.
O yıl çocuklar çoğalır, ticaret canlanır, bol yağiş olur,
tarımda verim yükselir, denizlerde çok iri balıklar görülür"


XII.yüzyıla ait bir astronomi kitabından alınmış bir söz..
1 Ocak 2007 Pazartesi....
Uzun lafın kısası bütün güzellikler hepimizi bulsun.
Neşeli ve cıvıl cıvıl bir ömür olsun.

Saygı ve sevgilerimle,
Nilambara

29 Aralık 2006 Cuma

YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN.....

(Fotoğrafı Berrin'e benzettim.)

2007 ye hazırmısınız ?
açtınız mı kollarınızı ?
ben hepimiz için
sağlık
huzur
sevgi
mutluluk
başarı
bolluk
diliyorum
şans bizimle olsun..


DIRE STRAITS - SULTANS OF SWING
bu gezegendeki en güzel gitar solosu
dinleyin arkadaşlar

sevgiler

İki sıfır sıfır yedi duası

*

(Nil Karaibrahimgil'den..Çok güzel bir dua...paylaşmak istedim....)


İki sıfır sıfır altılı zamanlara, bu hafta veda ediyorum.

*

Bir takvime göre, uzun görünen kısa birşeyin başlangıcı yakın.

*


Madem öyle, ben de güzel dileklerde bulunurum. Adını "iki sıfır sıfır yedi duası" koyuyorum. Senin için. Şöyle başlıyor: Bu yeni zamanda... şöyle devam ediyor: Sevdiğim kim varsa, kendim de dahil, sevebileceğim herkes de dahil...

*

Sağlığı iyi olsun.

*


Kalbi ritmini çalsın. Yanakları kiraz pembesi, dudakları bal olsun. Teni sıcak kalsın, enerjisi dışına taşsın. Ciğerlerinden nefes, midesinden gurultu, bacaklarından güç eksik olmasın. Kanı bol olsun, damarlarında dönüp dönüp dolaşsın.

*

Sevdikleriyle birarada olsun. Kolu kollarına değsin, gözü gözlerinin içine baksın. Lafları birbiriyle başlasın. Nesi varsa, bölüşücek biri olsun; nesi yoksa, bulup getiricek biri olsun. Bu birileri az ama öz olsun. Bazıları dünyada tek olsun. Sevgisinin tamamını harcasın. Harcasın ki, ona büyük bir miras kalsın.

*

Sevmekten bıkıp usanmayacağı biri olsun. Onun yeri ayrı olsun. Onu soysun, başucuna koysun ama yalan uydurmasın. O herşeyine, her haline tek tanık olsun. Bir hareketiyle güldüren, bir hareketiyle ağlatan olsun. Duyguların hepsi onda olsun. Kalbi buna teslim olsun. Bütün şarkılar onu anlatsın. Aşık olsun, sırılsıklam olsun. Kurumasın.

*

Yapmaktan bıkıp usanmayacağı bir işi olsun. Başarının gerçek adının bu olduğunu unutmasın. İbadet eder gibi, bu keşfini hergün yeniden kutlar gibi, onu yapıp dursun. Yaptıkça daha iyi yaptığını görsün. Daha iyi yaptıkça bunu başkaları da görsün. O başkalarının bunu gördüğünü, dış gözüyle görsün, iç gözüyle işine baksın.

*

Neşesi bol olsun.

*

Kendini mutlu etsin, durduk yere neşelenmek nedir bilsin. İçinde birşey durup durup zıplasın. Duydukları, gördükleri onu gıdıklasın, kahkaha attırsın. Gürültü çıkarsın. Saçma şeyler söylesin. Çocuklukta en şımardığı ana, sık sık gidip gelsin. Nereye gidip geldiği bilinmesin.

*

Değiştirmek istedikleri değişsin

*

İçte ve dışta, iyi günde ve kötü günde tadilat yapsın. Eskilerini atsın, ruhunu havalandırsın. Kapıda hep kamyonu dursun. Dilediği yere taşınsın. Kendinden taşınmak isterse, içindeki güç, dışındaki sevgi ona yardımcı olsun. Bileği, bütün alışkanlıklarıyla, bağımlılıklarıyla güreşsin.

*

Birşey ona sürpriz olsun. Günlerinden birgünü, bir pakete sarılı olsun. Açılınca, içinden hiç beklemediği güzel bir haber çıksın. Bu gün üçyüzaltmışbeş'ten herhangi biri olsun. Öylesine bir pazartesi, arkaya kavuşturduğu ellerinde, unutulmaz bir salı saklasın. Öyle tahmini mümkün olmayan birşey olsun ki bu, hayatın zekasını anlatsın.

*

Bir hayali gerçek olsun. Bir hayale gözünü yumsun. Peşinden koşup, onu sobelesin. Hayalini kendinden saklamasın. Bir çizgi filmde olduğunu, herşeyin mümkün olduğunu unutmasın.Bu duayı okusun. Kendi sesiyle duysun. Duası gerçek olsun. Her kelimesine şükretsin. Tek satırına nazar değmesin. Amin.


ÇİKOLATALI ARMUT TATLISI




belki bayram tatilinde denemek istersiniz
armutta şık olur mu demeyin
basit- lezzetli - şık


malzemeler (4 kişilik )
- 2 adet armut (büyüklerinden)
- 4 yemek kaşığı şeker
- 1/2 su bardağı nar suyu (taze sıkılmış)
- 1 su bardağı su
- 1 adet limonun suyu
- limon kabugu rendesi
- çikolata (ben nestle bitter çikolata kullanıyorum)
- dondurma (seçim sizin)
- çekilmiş fıstık

. armutların kabuklarını soyun - ortasından kesin - çekirdekli kısımlarını iyice temizleyin
. yayvan bir tencereye nar suyu - su - limon suyu - limon kabugu rendesini koyun
. armutları bombeli kısımları yukarıda olacak şekilde tencereye yerleştirin
. şekeri armutların üzerine dökün
. kısık ateşte yumuşayana kadar pişirin
. çikolatayı benmari usulü eritin ( biraz sütle inceltebilirsiniz)
. armutları servis tabağına alın
. servis yapmadan hemen önce armutların içini dondurma ile doldurun
. üstüne eritilmiş çikolata ve fıstık dökün

. üstüne birazda sevgi katın... (Editör)


Afiyet olsun...




28 Aralık 2006 Perşembe

SİTE HABERLERİ


Nilambara profili listede görünmese de - artık editör mailine yazılarını atarak aramızda... posted by editör olarak yer alsada lütfen takip edin.... Hoşgeldin.. mutlu ettin bizi Nilambara...

*

Berrin'in artık bir labeli var...Berrin'in yazılarının üzerinde bulunan "lezzet ustası Berrin'den harika tarifler" linkine tıklarsanız..Tariflerin hepsini bir arada görebilirsiniz.. Berrin'i burada ayrı bir yer edindiriyorum.. Yemek yapan ve insanları yemekleriyle mutlu eden kadınlar kutsaldır benim gözümde çünkü...İlk label'ımız hayırlı olsun..


*

Sanırım yazılarımız şekil buldukça hepimiz label kazacak...Yada kişi kişi tek bir sayfada yeni -eski yazılarınızı ve kişiye ait tüm yazıları bir sayfada görmek isterseniz...Lütfen kendinize içinde isminizin geçtiği bir label yaratın....Bana bildirin... Ben bunu yaratırım aslında ama, bu labeller benim gözümle siz olursunuz..

*
Benin, henüz yazılarımızı okuyamadı. Hatta bana bugün neden Tofu diye bile sordu..Maillerine giremiyor ve interneti bozuk..onu aliştırmak adına birkaç yazımızı fax geçtim..Sanırım bayram dönüşü tüm pırıltısıyla aramızda olacak.


*
Anushila'ya ulaşamadım..Nerelerde..Blogtan haberdar mı? Bayram sonrası onu da kolundan tutalım getirelim buraya...Bize anlatacak ve paylaşacak çok şeyi vardır eminim..


*
Berrin'den bir isteğim olacak...Berrin'cim, Nilambara'nın gmail aktivasyonu ve profil oluşturma işlemini uzaktan halledemiyorum. Biraraya geldiğinizde bu işlemleri internete bağlanıp onlar için yaparmısın..Bu işlemleri bildiğin ve onlara mesafe olarak daha yakın olduğun için görüşebileceğinizi düşündüğümden bu konuda senden yardım istiyorum..Benin içinde aynı şeyleri istiyorum... Çok teşekkürler şimdiden..


Sevgiler.. Çalışmalarımız devam edecek.....

Nilambara'dan ...Yeni yıl ve kalan tüm yıllarımıza....

*
*


"Ben de, kendimce kendim için yazdığım denemelerimden birini sizlerle paylaşmak, yeni yıl ve hatta kalan tüm yıllarımız için armağan etmek istedim, tüm sevgimle.... :)" Nilambara

"Sevgi derken hep basit dünya dilinde anladık ve bu basit kavramın ardındaki derin gerçekleri gözardı ettik, idrak etmek istemedik. Sevgi – sevda – sevdalı kavramlarının ardındaki derin gerçekleri düşünme ve konuşma, sorgulama, anladığımızı paylaşma zamanı şimdi. Göreceğiz ki; gerçek kavramı, anladığımızı anlatmaya çalışırken yani bildiğimizi sandığımızı öğretmeye çalışırken, özü - gerçeği öğrenecek ve idrak edeceğiz. Birkez ana gerçeği yani sevgiyi idrak ettik mi tüm gerçekleri, basit kavramların ardındaki derin gerçekleri idrak edecek ve yaşamamıza adapte edebileceğiz.



İdrak edilemeyen gerçekler basit görünseler de yaşamamızdaki derin boşlukların ana nedenleridir. Basit gerçeklerin idrak edilmesi yaşamımızın derin anlamlar kazanması ve zenginleşmesi sonucunu doğurur, olması gereken doğal halimizi bulur ve olması gereken doğal yaşamımıza kavuşuruz.

İlk ve en önemli adımımız "SEVGİ" kavramının ardındaki derin gerçeği öğrenmek ve öncelikle öğrenmeyi istemek olmalı... Çok uzun görünen ancak gerçekler kavranmaya başlandıkça hızla aşılan bu yola ilk adımınızı atın ve bekleyin, göreceksiniz ki siz hazır ve istekli olduğunuz sürece tüm gerçekler önünüze gelecek.
Sadece ilk adımı atın ve bekleyin, izleyin, farkında olun ve anlamaya istekli olun.

Sevgi bir armağan doğarken edindiğimiz
Bize verilen ve vermek üzere getirdiğimiz
Ve verdikçe çoğalttığımız
İlk nefesle alınan ve son nefeste hala tükenmeyen bir armağan

Sevilmek isteriz, sevgimizi vermek için
Oysa sevgi bize verilirken sevmemiz istenmedi
Karşılıksız armağan edildi sevgi bize

Övgü bekleriz, sevgimizi verince
Oysa övgü vermedik sevgi armağan edildiğinde
Beklentisiz verildi sevgi bize

Küseriz yaşama sevdiğimizin sevmediğini görünce
Oysa armağanımızı aldığımızda anlamadık bile
İstenmedi karşılığı sadece verildi ilk nefesimizde

Ve hiç sorulmadı neden diye
Neden sevmedin, neden övmedin, neden... denmedi
Peki biz neden hep "neden" diyoruz...



20. 07. 2006"





Posted by Nilambara

TUZDA BALIK PİŞİRDİM......




ben dün akşam tuzda balık pişirdim
tarifi sizlerle paylaşmak istedim
balık pişirirken de müzik dinledim
nick cave .....


malzemeler
.1 adet levrek ( 700 - 800 gr)
.2 adet pırasa (halka şeklinde dogranmış)
.2 paket kaya tuzu ( kaya tuzu büyük marketlerde satılıyor - kale de kiloyla da satılıyor)

balık alırken sadece içini temizletin
üzerini çizdirmeyin

- halkalar halinde kesilmiş pırasaları balığın içine doldurun
- fırın tepsisine kaya tuzunun bir miktarını koyun(az olmasın)
- ortasına balığı yerleştirin
- üzerini balık görünmeyecek şekilde kaya tuzu ile kaplıyorsunuz

250 derece ısıtılmış fırında 45 dakika pişirmeniz yeterli
balık eti yumuşacık oluyor

pişerken kaya tuzu sertleşiyor
tuzu kırarak balığa ulaşabiliyorsunuz
basit ve lezzetli

27 Aralık 2006 Çarşamba

Bir 20'lik dişin hikayesi...

20 lik dişim beni 2006'nın sonlarında terketmek için savaşında galip geldi.. 16 yaşimda ilk 20'lik dişlerim çıktıklarında ablam 19 larındaydı.. Ben acı çekerken, o benimle " yeni dünya çocuklarının 20 lik dişleri çıkmıyormuş, sen eskisin" diye dalga geçerdi.. Dişlerim çok sağlıklıca çıktılar.. onlara çok iyi baktım... Ablam 20 li yaşların sonunda 20 lik dişleri -dişetlerinden çıkamıyor diye tedavi olurken, biz onunla dalga geçtik hayli..:)
*
20 lik diş hiçbir işe yaramaz derler.. öylece arka hizada beklerler.. Bir çeşit nöbetçi gibidir.. Karanlıktadırlar, bazen yediklerimiz orada birikir.. Ama diziyi korurlar... Bademcik ile iyi arkadaştırlar... Ara sıra birbirlerine laf atarlar.... Ama 20 lik diş olgun ve ağırdır aslında, belki bazen latifelidir ama.... Konumunu bilir.. İşe yaramadığını düşünenlere ses etmez... Onlara kendini göstermek için süt dişi hareketi yapmaz... Bazı 20'lik dişler aksidir.. Çene kemiğine yapışır... Ama yine de adından da anlaşılabileceği gibi büyük diştir... Saygı gösterilir... Dişçiler sayelerinde çok para kazanır bu 4 arkadaştan.. Çünkü dördünden biri mutlaka diş filmlerinde saklandığı yerde görülür..Ve dişçi der " bu dişi çekeceğiz..diğer dişlerin rahat etsin" diye veya" bu dişe kanal tedavisi yapacagiz " ömrünü uzatmak için.. o koca yirmilik diş, sesini çıkarmadan feda eder kendini dizinin bozulmaması için bazen..
*
Benim 20 lik dişimde ağır ama manidar kişilikliydi.. Bu yaşıma rağmen bana hiç sorun çıkarmadı.. Hatta ağzıma her bakan dişçi, onların 4 tümseğininde çıkmış olmalarından dolayı iltifata boğdular dişlerimi... Bir gurur- bir gurur... işe yaramadıklarını düşünmedim hiç.. sevdim onları... ağzimin içinde çıktıklarından beri her yemeğin tadına beraber vardık... Her kahvenin keyfini beraber sürdük... Annemin yemeklerini onlarda özlüyor muydu acaba:P Sonra ağzimdan ses olarak çıkan her titreşimi beraber yaşadık.. Söylediğim herşeye onlarda şahit.. Belki şahitlik hakları yok ama ben biliyorum.. Sonra onlarda yaşadı benimle ingiltere'de -Almanya'da gittiğim lunaparklarda devasa trenlerde bağırırken, ağzımı kocaman açarken aslında onlara gösteriyordum ne yuksekte olduğumuzu...Her şaşkınlığımı onlarla paylaştim sonra.. onların görmemeleri gereken birşey olduğunda istemsizce açtığım ağzımı, görmemeleri gerekir diye elimle kapadım...Daha neler neler yaşadık biz onlarla...
*
İşte bu dörtlüden ilkini bu gece ağzımda değil elimde tutuyorum:)
*
Geçen yıla kadar ayakkabılarıma takılan taşları elimle çıkarıp cebime atardım...Benimle yaşamak isityorlar diye.. Evde kocaman bir kavonozum vardı... Bazen onları doğal ortamlarından aldım mı diye üzülürdüm ama taşlarıma baktığımda sanki hepsi gülümserlerdi benimle yaşiyor olmaya... Ne zaman annem onları saksı yanlarında kullanmak için benden aldı, o zaman onların daha mutlu olduğuna karar verdim.. Onlar şimdi çiçeklerle sohbet ediyorlar sanki... Diyorlar ki "bu evin minik kızı evlendi şimdi...o getirdi bizi buraya".....:)
İşte taşlarım gibi , bugün dişçide yaşadıklarımda buna benziyordu... Uyuyamıyordum günlerdir... Dişime bu inadı bırakması için pamuklu rakılar bile içirdim.. Ya yapma, herşey çok güzeldi.. üzme beni bile dedim.. Daha yaşanacak çok şey, tadına varılıp, ezilecek çok yemek var...Ama o bunları duymadı ve dedi ki " diğerlerine de bulaştırırım çürüğümü, hem bak sinirlerim de çok harap"..:)
*
Sonra dişçimize gittik hep beraber...Ben, hasta olan 20 lik dişim ve seriden kalan 3 arkadaşı... Arkadaşlarının yanında olmak istiyorlardı belki kimbilir... Dişçimiz Onur'a burdan teşekkür ederiz.:P (Sanki kitap önsöz yazıyorum tanrım) Dedi ki korkma... Çürümüş... Ve kurtaramayız.... Ben zaten bir gece önce hiç uyumayarak vedalaşmıştım onunlaa... Tüm gece uykumdan feragat etmiştim onu dinleyerek... Tamam dedim... Çekelim korkmuyorum.. Onur bu ayrılış vaktine beni hazırladı..Benim acı çekmemem için 2 adet morfini yaptı... O an uyuyamadığım 2 günlük uykum gözlerime doldu... Rahatlamıştım... 20 lik dişimde mutlu gibiydi.. Sonra Onur elinde pensesiyle onu tuttu.. Çekmeye başladı.. Gelmiyordu... iyi kök salmış dedi.. Dişimle paylaştıklarımızı bilmediği için onun anlayamayacağı bir gülümseme düştü yüzüme... Sonra olmadı köklerini ikiye böleriz dedi Onur... Hayır dedim tamamıyla alalım... Onu tamamiyle elime almak istiyordum çünkü.. Devam dedim.. Onur dişimi hareket ettirdiğinde durduk bir daha... Derin bir nefes aldım... Benin'in söylediği aklıma geldi..."Karar verme"-"kararlar verememe-Diş ağrısı"....Dişim gidiyordu.. veremediğim tüm kararlara rağmen... vermek istediğim kararsız kaldığım tüm adımlara rağmen... Kararlarım daha sağlam olacak artık dedim içimden... Sonra İrem ve Selenle bugun ki konuşmamız geldi aklıma.. İroshum tüm dogallığıyla " benimde 20 lik iki dişim 2 sene sonra çürüyecek gibi, ne kararsızılığım olacak o zaman acaba " diye... Bende şunu dediğimi hatırladım.." irosh sen hiç 60 yaşında kararlılığından dolayı dişleri ağzında duran birini gördün mü:)".... bu bir değişimdi.. Kararsız kalışlarıma-karar verememelerime tedaviydi belkide...Biz dişimle ve düşünce yapımla vedalaşmıştık bir gece önce zaten... Aklımdan o an bu konuşmalar geçti.. Ve dedim hadi devam Onur bitirelim.. Derin bir nefes aldım... direnmeden... Dişimin etimden ayrıldığını hissettim.. Bir sökülüştü o.. Benden birşeyin sökülüşü... bitti dedi Onur... Köklerine bak... Sinirleri alaşağı olmuş, içi parçalanmış dişimi elime aldım.. Kökleri birbirine yapışık, keyifli gibi bacak bacak üstüne atmıştı sanki... Ya çok mutluydu orada.. Ya da artık çekilişinde bana acı vermemek için birleştirmişti köklerini bacak gibi...o da rahattı bende rahattım artık.. Yuvası boştu ama yakında et ve kemikle dolarak iyi bir anıta dönüştürecekti vucudum yuvasını...
*
Şimdi dişim ağzımda değil, elimde duruyor...
*
Yaşadıklarımıza kanıt çok güzel bir anı olarak...Kararsızlıklarıma bir veda olarak...
Yalnız bademcik biraz kızgın ona....Onur onu yuvasından çıkarırken, onca zamana inat, kurtulmanın verdiği mutluluk ve çoşkuyla belki de..." heyyy patavatsız şey, beni özle " diyip gitmiş..... Bademcik cevap veremediği için diğer karanlıkta kalan 3 arkadaşa sataşiyor şimdi...
*
Ben:)... ben gayet iyiyim...Hatta çok iyiyim.. çok mutluyum.. rahatladım..
sanki sadece dişim çekilmiş değil - üzerimden kocaman bir yük kalkmış gibi...

İrem'den...2007 yaban domuz yiliymis:)

Yaban domuz yili olumlu bir yilmis, benim gibi tavsanlar icin :) ama tabii ki bir gercek var o da ne kadar benliginizle birlikte yururseniz o kadar da dusleriniz gerceklesir. Mesela benim 2007 senesi bu sene kadar onemli olacagini dusunuyorum. Nedeni de degisim hep vardi ama var oldugunu anladiginiz anda hiz sanki artiyormus gibi geliyor ve duraklama imkani istememeye basliyorsunuz. Benim durumum oyle zannedersem.
2006 daki degisimlerim ani ve akici oldu. Yani hayatimdan girenler oldu ve yerlerine cok degerli arkadaslar girdi. Burcu ve Selen'le ilk tanistigimda soguktum galiba, nasil isindim bilmiyorum ama simdi bakilirsa sanki senelerdir tanisiyoruz gibiyiz :P Reiki ve yoga arkadaslar degisti; yasam felsefem torpulendi ve istedikce bolluk geldi. Mart'ta hatirliyorum, bi kitapta orta parmaklari birlestir ve evrenin guzelligini fark et, suprizlere hazirim de ve meleklerimi dinliyorum de dedi. Yaptigim gun bi THY web sayfasini actim ve millerimle Fas'a gitme sansi yakaladim. Izin aldim, vize gerekmiyormus, Fas'li çölde yasayan arkadasimin arkadasi ordaymis, tarihler uyuyor, acentada calisan arkadasin da milleri varmis beraber gitmeye kalkti, heeeepsi bir gunde, suprizlere acik oldugum gunde oldu. O gun iste gunluk mucizelere inandim ve inanmaya devam ediyorum. Mesela dun corbami getiren cocuk yarisini dokmus, kizdim soylendim, yeni corba istedim sonra da uzuldum, telefon ettim, iptal ettim ve patronuna neden elemanlarina bakmiyorsunuz cocuk kaban bile giymiyor dedim. Iptal ettigim corbayi 10 dakika sonra cocuk elinde getirdi ve o an bu bir firsat, durumu duzelt firsati (Burcu sessizce msn'de anlayis dedi sadece). Bu da bir mucizeydi! Cocukla konusttum ve iyi ki geri geldi dedim (icimden- yuksek sesle de konusyorum kendimle arada bi).
Gunluk mucizelerden biri de arkadasliklarim iste. Pakistanda olanlar- yemeklerini ozledigim an msn'den cikarlar hadi gel, senin sevdigin yemegi yaptim diyenler. Sonra evimde yemek olmadigi gun (canim pisirmek istemedi) kizlarin evlerine davet etmeleri, ustelik hediye almak nilambara'dan!! Burcu'nun bana surekli msn'den telefonla telepatiyle benim ic deli zihin dunyami takip edip beni onemli zamanlarda akil vermesi ve sakinlestirmesi... Selen evimde ilk misafirim oldu yani 4.0 sene sonra bana gelen ve kapimi actigim ilk arkadasim oldu ve bir mucizeydi...hepsi gunluk mucize tecrubelerime giriyor.
2007'de istegim sadece bu:
gunluk mucizelerimi hep farkındalık icinde yasayim ve arkadaslarim ailem ve dunya melekler yardimiyla yonlendirilsinler. Herkesin yeni yili kutluuu olsun...

Burcu'dan...2007’den beklediklerim

*


2007 benim yılım olacak, kaçılın:P



· diş ağrılarımla beraber kararsızlıklarımda geçse
· kedilerimi daha sık ziyaret etsem
· shiraz ziyaretlerimde bacagima sürtünüp daha çok mirlasa…
· olmadı sokakta benim olmak isteyen bir yavru kedi karşıma çıksa..
· ailem bugünden daha sağlıklı olsa..
· ankara’ya kar yağsa…
· evim hep kahkahalarla dolsa..
· salondaki çiçeğim biraz daha boy atsa…
· Her sabah yoga yapsam…
· Daha çok su tüketsem…
· Yatağın yanında duran kitapları bir bitirsem…
· Rüyalarım bana daha çok şey anlatsa…
· Mutfakta yeni yemek denemeleri yapsam…
· Tayyip erdogan cumhurbaskanı seçilemese…
· Tunali kavşaği bir bitse…
· Sokakta insanlar daha çok gülümsese…
· En yakın arkadaşımın doğacak bebeğini bir an once kucağıma alsam..duygulanıp ağlasam..
· Tatillerde Kaş’a kaçabilsem…
· Bol bol deniz suyu yutsam…
· Tenim daha çok parlasa..
· Doğa yürüşleri yapsam, ağaçlara sarılsam…
· Güçlü bu yılda beni çok sevse, çok sarılsa…
· Bu yıl daha çok yurtdışı seyahati yapabilsem..
· İşlerim tıkırında olsa…
· Taşlarlarımla tekrar kendimi bulabilsem…
· Hayatıma daha uzaktan bakabilsem..
· Affettiklerimi kucaklayabilsem..
· Sergi açma hayalim için, ilk denemelerime başlasam..
· Daha çok hayata dair notlar tutsam..
· Yoga egitmenliğine başlayabilsem..
· Daha çok reiki seansına katilabilsem…
· Arkadaşlarımla daha çok kahve içebilsem..
· Benin, bana seninle gurur duyuyorum diye daha çok mesaj atsa..
· Can, sarman kedi çizmeyi başarıp,bana bir tane hediye etse..
· Selen “ohh bee” diyip daha çok gülümsese…mutlu olsa..beni daha çok sevse..
· İrem, Londra’da iş bulsa…Londra’da aşkı yaşasa….bende onu ziyarete gitsem..
· Daha çok kahve kaçamağı Yapsak sonra…
· Nilambara ile daha çok sohbet edebilsem....beni kalpten gülümsetebilse..
· Berrin’den acaip yemek tarifleri alip, evimde daha çok misafir ağirlasam..
· Ayrica Berrin’in güzellik sırlarından birazcık koparabilsem..
· Anushila bana derin bakışından ve enerjisinden birazçık borç verse…
·
··
···

Olgunlaştıkça güzelleşşem..Büyüdükçe parıldasam..
bu yıl benim yılım olsa… öğrensem, büyüsem her yeni gün sıfırdan başlasam yaşamaya…

Berrin'den... 2007 :)


2007 de yapılması gerekenler listem


yapılması kolay - basit olanlar var

- istikrarlı bir şekilde yoga yapmak
- düzenli güzel kokan taze sıkılmış meyve suları içmek
- güzel kitaplar okumak
(güzel kitap şu demek hiç okumadığım yazarlar ve onların kitaplarını keşfetmek )
- bir yolunu bulup seyahat genimi aktive etmek
(sahiden 365 gün bu şehirdeyim hiç kımıldamadan
uzak bir semte gittiğimde milletlerarası yolculuk yapmış gibi oluyorum )

kolay bir yaşama yardımcı olacaklar var

- daha derli toplu olmak
- alışveriş yapmayı öğrenmek
- cd leri kutularında muhafaza etmek
- yapılacaklar listesini sık sık kontrol etmek

acaba dediğim radikal değişiklikler var

- ismi önemsiz küçük bir lokantada yemekler pişirip mutlu olmak
veya
- bir dağ köyüne yerleşip sıfır iletişim yaşamak

istesem gerçekleştirebileceklerim var

- karadeniz yaylalarını keşfetmek
- bir çevre grubuna katılıp ,anadolu parsını bulana kadar aramak
- seramik kuşlar yapıp onları maviye boyamak

bilmiyorum
belki 2007 de şu ana kadar öğrendiklerimi sıfırlayıp
herşeyi yeniden öğrenmeye başlamalıyım



hamam keyfi

Burcu temizlikten bahsetti. Ne komik ben de bu aralar arınmakla mesgulum. Hatta melek kartım bugun icin "yasadigin yeri arındır" dedi. Ofisimdeki ıvır zıvırları attım, yerine koydum filan, tutsu yaktım... neymis bu guzel virus? :) gelelim hamama. Simdi bakin bir kac kisi hamam'dan korkuyor ya da kucukken ne olduysa gitmek istemiyor. Ama inanin hamam kadar guzel meditasyon yapacak yeriniz yoktur. Karacabey hamam temizdir, ordaki natirlar cici, 3 tane ayri bolumu var- eh sicak, bunaltmayacak sicak ve bayaaa sicak. Yani eminim sizin rahatliginiza gore bir sicaklik bulacaksiniz. Tarihi hamam- avlusu buyuk, cay kahveleri 5 sene icinde acayip guzellesti, efem televizyon var ama ben bakmam, cosmopolitanlar gezer masalarda, agdasi iyidir ve ucuz, tavanlari cok yuksek ve ferahlatici, arada bir duvarlar terler ve yikanirken su damlar :) yikandiginiz yerlerde perde vardir yani privacy... baska ne diyeyim. Girersiniz hamama natirinizi sorarsiniz- Arife ya da Fadime bu ikisi 200 kilo terleyen hatunlar degil. Seneler sonra ismimi bilen, nerelerdesin irem hanim diyen, ilk 2 sene filan sen sen diyen hatunlar artik herkesin onemini anlamis kadinlar. Odaniza yerlestirir, yikanacak odayi ayarlar, misafir varsa ne istedigini sorar, sonra 20 dakika filan gecince gel hayatim alayim sizi der ve bi keseler sizi bitersiniz. Neymis bu uzerinizdeki kir ve olu deri? Zaten o 20 dakika yikanirken aklinizdan gecen biiiiir tek sey yoktur. Bir hedef vardir o da temizleneyim, inanin bir meditasyon. Keselenirken cocuklugunuza donebilirsiniz, Arife dondurur sizi, o mermerde kaymamaniz icin elini oyle bi yere koyar ki kaymaniz mumkun degil, oteki eliyle her tarafinizi keseler, sonra oturtur kolunu kaldirir keseler, sonra oteki kolu, yani hic bir sey yapmiyorsunuz, orda sadece varsiniz. Arife anne rolu, sizde cocuk. Bi su doker ve ipek gibi bir cilt ortaya cikar. Hamam kulturu farklidir. 5 sene icinde Karacabey imajini degistirdi. Ilk gittigim zamanlar kadinlar birbirlerine bakip nasil bi ic camasiri giydiysen, ya da yuruyus vs, ona gore degerlendirilirsin. Simdi o kadar cok yabanci ve yerli gidiyor ki, bakan pek yok ondan ortam rahatlamis oldu. Zaten gittginizde herkes bir oldugunu net bir sekilde fark ediyorsunuz. Herkesin birligi soyundugunuz an fark ediyorsunuz. Hamamsiz hayat dusunulmeeeezzz.

26 Aralık 2006 Salı

Bayram Temizliği

**
Temizlik yaptım bugün.. Hem de tüm benliğimde. Bütün kaslarımı, sinirlerimi, kemiklerimi hatta kanımı bile temizledim. En küçük yerlerine, kıvrımlarına girmiş, sinmiş tüm pislikleri attım. Kırgınlıklarımı dışarı çıkardım ilk önce. Görmenizi isterdim. Nasıl da çok yer kaplıyorlarmış, inanmazsınız. Bağışlamayı yerleştirdim yerine özenle. Titizlikle her birinin üstüne ektim tohumlarını. Her yere, görebildiğim, göremediğim her yere serptim. Atarken kırgınlıklarımı, bakmadım neydi onlar diye. Geçmişimden de bir parça kalsın istemiyordum. Gelecek geçmişten çok daha fazla yaşanası. Bakmadım, merak da etmedim. Bağışlamayı ekerken tekrar kırılmaktan korkuyordum belki. Kıskançlığımı çıkardım. Meğer ben ne az kıskançmışım. Çok kolay oldu. Sevindim. Sanki kaybetmiş bir eşyamı bulmuş gibi oldum. Çok şükür ki kin ve nefret yoktu yüreğimde. Nasıl temizlerdim hiç bilmiyorum. Sıra korkularıma gelmişti. Çıkarmaya bile korktum önce. Ne de çok alışmışım onlarla yaşamaya. Bunca acı ve endişeye nasıl alışılır, İçten içe bir sevgi nasıl duyulur anlayamadım. Yerini, toprağını sevmiş mor bir menekşeydiler. E... ne de olsa iyi bakmıştım onlara. Her gün yeni yeni korkular ekleyip, endişelerimle sulamıştım. Mutluluklarımı , ümitlerimi ne de çok ihmal ettiğimi anladım o an. Bu ilgiyi onlara verseydim, her gün onları düşünüp birer umut daha ekseydim; almadan verip, beklemeden sevseydim. Her şeyden önce içimdeki gücün ve sevginin daha fazla farkında olsaydım, böyle bayram temizliklerine ihtiyacım kalmazdı. Çok zorlandım korkularımla. Birbirlerinin içine halkalar misali girmişlerdi. Kenetlenmişlerdi adeta. Ama onları da sevgiyle çıkardım. Bir bebek şefkatiyle , öperek, severek, okşayarak. ve onları yaşamaktan, hem de bir zamanlar bir kabus gibi yaşamaktan, pişmanlık duymadan çıkardım. Kızsaydım onlara, bağırıp çağırsaydım. yine dönüp dolaşıp geleceklerini biliyordum. Güzel kokular geliyor içimden. Saçlarım hep parlak gibi dururdu ama parlak değilmiş. Ellerim her zamankinden daha yumuşak, tenim hiç olmadığı kadar duru. .Bir su gibi sesim.
Temizlik yaptım bugün. Bayram temizliği. Neşe ektim, hoşgörü, güven, sevgi ektim. Almadan vermeyi, sevilmeden de sevmeyi, paylaşmayı ektim. Sağlık ektim, bol sıhhat... Korkusuzlukları ektim alabildiğine... Saatlerce ektim korkusuzluğu... Çılgınlık ektim, doğallık. Sonsuzluk... Bağışlama ektim. Aşk ektim her hücreme. Coşku, heyecan, sessizlik ektim. Tüm güzel fikirler sessizken geliyor bana... Kabullenme ektim. Başeğme değil. Olduğu gibi kabullenme.

Tanrım Konuş benimle...

Adam fısıldadı : " Tanrım konuş benimle. "


Ve bir kuş cıvıldadı ağaçta.


Ama adam duymadı.





Sonra adam bağırdı : " Tanrım konuş benimle ! "


Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı.


Ama adam dinlemedi onu.





Adam etrafına bakındı ve " Tanrım seni görmeme izin ver " dedi.


Ve bir yıldız parıldadı gökyüzünde.


Ama adam farkına varmadı.





Ve adam bağırdı, " Tanrım bana bir mucize göster !


" Ve bir bebek doğdu bir yerlerde.


Ama adam bunu bilemedi.





Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı, " Dokun bana Tanrım ve burada olduğunu anlamamı sağla ! "


Bunun üzerine Tanrı aşağı doğru süzüldü Ve adama dokundu.


Ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı....


Ve yürüyüp gitti.



Hulki CEVİZOĞLU'ndan ...

NEDEN TOFU

(Nilambara'nın tavsiyesi üzerine, bu yazıyı da buraya koyuyorum)

-Çinli bir aşçı şans eseri bulmuş. Şans eseri bir araya gelen insanlar gibi..

-Bir tür sünger gıda olduğu için, her çeşit yemekte çeşniyi absorve etme yeteneği var. (Tofuyu bir tencere çili sosuna koyarsanız çili biberi tadını alır. Kakao ve tatlandırıcılarla kanrıştırırsanız çikolata kremalı bir kek dolgusu elde edersiniz. Tofu peksimetini çorbaya da katabilirsiniz.)

(en çok bu seçeneğinin bu gruba çok uygun olduğunu düşündüm. Tatlı koyarsan tatlı, çili biber koyarsan çili soslu..ama her şekilde lezzetli.. kattığı ve katıldığı şeyin lezzetini arttıran..bukelamum gibi ,her ortama ayak uyduran alçakgönüllü tofu)

-3 çeşit tofu var (katı tofu, yumuşak tofu, ipeksi tofu )
3 farklı çeşit olabiliriz-hepimizde 3 farkli çeşiti bir arada kendimizde bulabiliriz.

-besin değeri -çok yüksek B vitamini ve demir deposu, kolestrol içermez.
Bunu benzetemedim

-Çocuklar , hamileler ve yaşlı insanlar için mukemmel bir kalsiyum deposudur.
Güç veririz. Kalsiyumun kemiklere güç verdiği gibi bizde hayata karşı sağlam dururuz.

HARİKASINIZ


Harikasınız valla..Hepiniz çok cicisiniz..
yazılarınızı keyifle edit ediyorum..
Sanırım bir yerden sonra hızınıza yetişemeyeceğim ..
Yeni bir yıl gelirken,
hepinizden yeni yıl mesajları bekliyorum merakla..
Ankara'da Kışın ilk karı yağdı. Şimdi manzaramda Ankaraya bakarken,
yazdıklarınızla içim ısınıyor...

ŞİMDİ HAVUÇLU KEK ZAMANI.....





arada sırada yemek - pasta - börek tarifi yazarım...
















malzemeler
- 2 su bardağı ( ben 1 sb kepekli un koyuyorum)
- 1 su bardağı şeker
- 1 su bardağı sıvı yağ
- 2 su bardağı rendelenmiş havuç
- 1 su bardağı ceviz veya fındık
- 1/2 su bardağı kuru üzüm
- 3 yumurta
- 2 tatlı kaşığı tarçın
- 2 tatlı kaşığı hindistan ceviz rendesi
- 1 paket baking powder
- 1 çay kaşığı karbonat
- 1 tutam tuz
- kakao

malzemenin tamamı genişçe bir kasede tahta kaşıkla karıştırılıp
yağlanmış ve unlanmış yuvarlak kek kalıbına dökülüp
200 derece fırında 40 - 45 dakika pişirilecek
soğuduktan sonra üzerine bolca kakao dökebilirsiniz.
hatta yanına biraz dondurma ...
basit ve lezzetli ....







editör not: yazdığın herşey çok keyifli...sakın bizi mahrum bırakma bunlardan..



KIŞ....



klasik müzik severmisiniz
ben severim

barok müzik severmisiniz
ben severim

henry purcell severmisiniz
evet ben henry purcell de severim

kışın tamda kar yağarken...
bu şehir gözüme
daha bir güzel görünüyor

evet evet ankara
bozkırın ortasındaki şu gri şehir
kışın
hemde kar yagarken dinlemelisiniz
ruhumu arındırıyor



HIMMMM 2


Günaydın...

Ben de buradan bakıyorum şimdi ve gerçekten ne de güzel oldu diyorum.

Sevgili Burcu eline sağlık ve herkese merhaba...

Ve merhaba niyetine size geçen sene okuduğum Tanrılar Okulu kitabından bir alıntı gönderiyorum...


"Size öğretilen ve anlatılan dünyanın, anlatıldığı gibi olduğunu söyleyenler sadece anlatanlardır. Korkmanız, çekinmeniz, endişe etmeniz gerektiği söylenen her şey, bu betimlemenin pençesindeki insanların fikirleridir. Oysa bunlar olumsuz duygulardır ve hiçbiri dünyaya geldiği haliyle insanın mayasında olan hisler değildir. İnsan korkusuz doğar. Korku, zorla öğretilir.

Hayatınızda önünüze çıkan herkesin özel bir görev ile karşınıza geldiğinden emin olun. Ve ona varlığı için teşekkür edin. Özellikle düşmanınızsa...

Herkes sizi gösterir. Çünkü herkesi siz yarttınız. Bu dünyayı siz yarattınız. Bu sizin dünyanız. Telefondaki arkadaşınız sizsiniz. Çalışanlarınız, üstleriniz, aileniz, hepsi sizsiniz. Yay da, ok da, hedef tahtası da; hepsi sizsiniz.

Önünüzde bir gelecek varken, geçmişle uğraşmayın. Ama geleceği de yeni bir "eski geçmiş" yaratmak için yaşamayın. Onu şekillendirin; bu kez şekillendirin, geçmişin tekrarlarından kurtulun.

Mea Culpa... Başınıza gelmiş ve gelecek herşeyi tek sorumlusunun kendiniz olduğu gerçeği ile barışmayı reddettiğiniz her gün tedavi süreciniz gecikecek, "yeni bir eski geçmiş" için her seferinde yeni bir adım attığınızla kalacaksınız.

Gerçek, "düş + zaman" dır. İnanmak için görmeyi beklemeyin. İnanın ki, görebilin.

..."


Tanrılar Okulu, Stefano E. D'Anna, Arka Kapak'tan


Ve biraz da metinden alıntı...


"Hep aynı olaylarla karşılaşıyorsun, çünkü sende hiçbir şey değişmiyor! Her şey benzerini kendine çeker. Cennet parçacığı cennete doğru, cehennem parçacığı cehenneme doğru yol alır.


"Bu dünyadaki yaşantı, bir Tanrılar Okuludur. "


"DÜŞLER HEP GERÇEKLEŞİR, EN KARANLIKLARI BİLE."

Şimdilik bu kadar... Artık çalışma zamanı... Sevgilerimle...

25 Aralık 2006 Pazartesi

HMMMM.....


Burdan bakıyoruz biz şimdi...

hmm...İrem -Burcu okey..

Berrin yemek tarifi hazırlıklarını yapıyor..

Nilambara yoğunluğu nedeniyle önümüzdeki günlerde aramızda...

Selen gmail accountu alarak, girişimde bulundu....


kalanlar nerde?
siteye yazar olarak dahil olan 7.katılımcıya, supriz var.. acele edin..

YENİ BİR YIL GELİYOR...

biz yeni yıldan neler bekliyoruz?






Hepimiz yeni yılı karşılamaya hazırlanıyoruz. Tarihi 6 bin yıl öncesine dayanan bu kutlamalarda farklı din ve ırktaki insanların nasıl eğlendiğini biliyor muydunuz?. Yeni yılın gelişini kutlamak tarih kadar eski bir gelenek. Üstelik yeni yıl ile ilgili inançlar ve gelenekler de dünyada bulunan insan toplulukları kadar çeşitli. Amaç aynı: Yeni yıla "Hoşgeldin" demek ve iyi bir yıl geçirmeyi dilemek. Cosmopolitan'ın aralık sayısında, yılbaşı gelenekleri anlatılıyor.


TARİH BOYUNCA YILBAŞI

Yılbaşı, ilk olarak milattan 4 bin yıl önce Babil'de kutlanmış. Baharın başlangıcı sayılan aydan sonraki ilk yeni ayın belirmesini, yeni yılın başladığı gün olarak kabul ediyorlarmış. Bahar, doğanın yeniden uyandığı ve dolayısıyla dünyanın yeniden yaşama döndüğü günler olduğundan, yeni yılın başlangıcı olarak algılanması da son derece mantıklı. Ama dünyanın çeşitli yerlerinde, tarih boyunca çok çeşitli takvimler uygulanmaktaymış. Bunlardan bazıları ayın, bazıları güneşin, bazıları da her ikisinin de hareketlerine dayanmakta. Tarih boyunca her medeniyet kendine uygun bir takvim ile yeni yılın başladığı tarih belirlemiş. Eski Mısırlılar: Eylül ayı sonlarında Nil Nehri'nin taşmasının yeni bir yılın başlangıcı olarak kabul ediyorlarmış. Babil: Yeni yılın başlangıcı kabul edilen baharın başlamasına birkaç gün kala Kral, elbiseleri alınarak uzaklara gönderiliyormuş. Romalılar: Yıllarca yeni yılı 1 Mart'ta kutlamışlar ama dana sonra Sezar'ın aldığı bir karar ile M.Ö. 46 yılında takvim sistemi değiştirilmiş ve bugün halen kullandığımız sistem uygulanmaya başlamış. O tarihten itibaren ise yeni yılın başlangıcı 1 Ocak olarak kabul edilmiş.



GÜNÜMÜZ KUTLAMALARI

Ekvador: Yeni yıla girmeden önce her aile bir maket adam yaparak içini de gazete ve havai fişeklerle dolduruyor. Yaptıkları bu "kişileri" kapının önüne oturtarak gecenin 12'sini bekleyen Ekvadorlular için bu maketin temsili bir anlamı varmış. Bitmekte olan yıl içerisinde meydana gelen ve ailenin hoşuna gitmediği bir olayı unutmak. Böylece gece yarısı ateşe verilen maketle beraber geçmişin kötülüklerinin, dumanlar içinde yok olduğuna inanılıyor.

Vietnam: Evlerinde birçok değişik tanrı ile oturduklarına inandıklarından, yıl bitiminde cennete geri dönecek olan tanrıları iyi davranarak onları etkilemeye çalışıyorlarmış.
Danimarka:Kapılarının önünde kırılmış tabak yığınları bulmayı şans saydıklarından, tüm yıl boyunca eskiyen tabaklarını muhafaza eden Danimarkalılar, yılbaşı gecesi arkadaş ve sevdiklerinin evlerinin kapılarına tabak atarak kırıyorlar. Zira, kapınızda ne kadar çok kırık kabak varsa, o kadar çok arkadaşınız var demekmiş.

Japonya: Yeni yıla "Hoşgeldin" demek yerine, eski yıla "Güle güle" diyen Japonlar, 31 Aralık gecesi 108 kez zil çalarak, 108 çeşit dert ve tasayı kovuyorlarmış. Ayrıca zillerin çalması bitince herkes kahkahalar atarak kötü ruhları kovuyor ve şans dolu bir yeni yılın gelmesini sağlıyorlarmış.


ŞANS GETİREN ADETLER


Bengal'de kadınlar yatarken yataklarının yanlarına ufak, çiçeklerle süslü tapınaklar yapıyormuş. Böylece uyandıklarında ilk gördükleri şey, güzelliklele dolu bir köşe oluyormuş. İspanya'da saatler 12'yi vururken insanlar 12 adet üzüm yermiş. İsviçre'de yeni yılın ilk günü yere bir damla krema damlatmanın şans getireceğine inanılıyormuş. Fransa'da insanlar bir yığın krep yemenin şans getireceğine inanıyormuş. Belçika'da ise çiftçiler hayvanlarının yeni yılını kutluyormuş. Ermenistan'da kadınlar, hamuruna tüm iyi dileklerini kattıkları ekmekler pişiriyormuş. Kuzey Portekiz'de çocuklar evden eve dolaşarak şarkı söylüyormuş ve ziyaret ettikleri evlerden onlara hediyeler verilirmiş. Romanya'da ise yeni yılın başladığı ilk gün, insanların hayvanları dinleyerek, onların konuşmaya başlayıp başlamadığını kontrol etme adeti varmış. İskoçya'da yılbaşı gecesi bazı köylerde zift dolu fıçılar yakılarak yuvarlanıyormuş. Yılbaşını bir bebek ile sembolize etme geleneği Eski Yunan Medeniyeti tarafından M.Ö. 600 yıllarında uygulanmaya başlanmış. Onların geleneksel olarak kutladığı bereket sembolü ve şarap tanrısı Dionisos'un her yıl yeniden doğmasıymış. Eski Mısır'da bebekler yeni yıl sembolü olarak kullanılmış. Hıristiyanlığın yayılması ile kilise bu konuya ilk başta karşı çıksa da, sonradan tavrını değiştirmiş. Yeni yılı sadece bir bebek eşliğinde kutlamanın uygun olacağı görüşünü bildirmiş. Çünkü böylelikle bu bayramı İsa'nın doğumunun sembolü olarak algılayabiliyorlarmış. Bu yüzyılda ise yeni yılı aile ve sevdiklerimizle eğlenerek karşılamak geleneği hüküm sürüyor.

farkindalik egsersizleri televizyon bozmasin


Bu sabah her sabah gibi gunes dogusunu izledim ve bir kac yoga asanalari yaptim. Her sabah yaptigim gibi dolmusla ise giderken hep kafamdaki dusunceleri izlerim (sabahlari daha kolay oluyor). Dolmustayken aklima surekli hafta sonu gittigim film geldi. "The Prestige" e gittim. Ingilizce konusma ders verdigim ogrencimle gittim ve baya guzeldi. Kurgusu, fotografciligi, renkler, yakisikli adamlar hepsi harikaydi. Ama durmak istedigim konu su- ben televizyon izlemiyorum ve bir sinemaya gittim, tum sabah dolmus yolculugumda ve dun gece filmin kareleri aklimin bir yerindeydi. Bir film yani 1.5 saat beni bu kadar etkilediyse dusunun 3 saat her gun televizyon izleyenin kafasi ne durumdadir. Bizi kendmizden uzaklastiran bir nesne bu televizyon. Izledigimiz programlari iyi secin. Guzel Pazartesi diliyorum herkeseeee.

22 Aralık 2006 Cuma

başlangıçlar güzeldir...

Herkese MERHABA....



iyi bir başlangıç için Cibran'dan bir yazıyla başlıyorum... Umarım Bloğumuz yazılarla dolup taşar, her sabah kimden ne haber var, ne yazılmış diye bakabileceğimiz bir köşe olur...Biliyorum ki iyi olacak, en azından Berrin var. Bize bir sürü güzel yemek tarifi yazacağından eminim :) Nilambara yine bulduğu naif yazıları paylaşır mı bizimle..bizi öksüz bırakmaz biliyorum.. Brajabanita telefonla anlattıklarını bile burada yazarsa, siteye çok şey katacağından eminim. Anushila siteye pozitif enerjisinden katar mı biraz? ışıldasın diye onun gibi.... İrem araştırdığı ve okuduğu şeylerden çok şey katacaktır eminim.. En kötüsü bize Çince aksanlı ingilizceyi öğretmeyi dener :) Selen nerde? Zeynep Öğretmen? Daha da büyürmüyüz ki...

herkes neler yapıyor onu bilsek bile, başlangıçlar güzeldir..

E hadi HOŞGELDİNİZ..

BURCU







"haritayi saklayabilecegin en güvenilir yer...."


dostum, güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak; fakat, arkana bakma....

kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de...



unutma, yolcu değişir, yol değişir, ama menzil değişmez.yolcuya bakıp, yolunu tanıma.yola bak, yolcuyu tanı, yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver.vahim olan, yolun yolcusuz olması değil; asil vahim olan yolcunun yolsuz olmasıdır;yolsuz, hedefsiz, amaçsız, şaşkın, hercai ve seyyal..



"en doğru yol: en dikensiz yoldur" diyenler seni aldatıyorlar. onlar, karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak lambasının altında arayan şaşkınlardır. aldırma....



ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir. dikenine katlanmaktan söz edenler, aşıkmış gibi davrananlardır. gerçek aşık olanlarsa, dikenini de sever.dostum, yollar yürümek içindir. fakat, şu gerçegi de hiç unutma: yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir. yol boyunca; yola çıkıp da yürümeyenleri, yola oturup, gelen-geçenin ayagina çelme takanları, yoldan metafizik uyuşturucularla keyif çatanları, tel örgülerle çevirdiği yolu kendisine zindan edip volta atanlari, maratona 100 metre kosucusu gibi hızlı gidip, 50. metrede yola yatanları, yürüyüsün uzun ve yolun zahmetli oldugunu görünce, yolculuk üzerine zor atanlari,yürümeyi birakip, yol-yolcu ve menzil üzerine kalem oynatanlari, ayagina batan tek bir dikenin faturasını çıkarıp, ömür boyu tafra satanlari, beyaz atli kurtariciyi gözlemek için ufka bakip bakip dagitanlari, yanlis kilavuzlara kizip yolu satanlari göreceksin.aldırma, yürü. gögsüne yüreginden baska muska takma. vahiy haritan, nebi kilavuzun, akil pusulan, iman sermayen, amel azigin, sevgi yakitin, ahlâk karakterin,edep aksesuarin, merhamet sıfatın, seref ve izzet adın olsun.




doğru yol: insanlarin çoğunun gittigi yol değildir, düsünen öz akıl sahiplerinin yoludur. yolda verecegin her molayi öz elestiri duraginda vermelisin. unutma, tevbe özelestiridir.her molada yolda olup olmadigini, yürümen gereken menzil istikametinde yürüyüp yürümedigini kontrol etmen, pisman olmaman için elzemdir. yön tayini sık sık gerekli olabilir.




"haritayi saklayabileceğin en güvenilir yerin yüreğindir."



halil cibran