7 Mart 2008 Cuma

PeRDe

Evren bize ol dedi.. olduk.. Yaşıyoruz işte...
Her çimenin topraktan bittiği gibi umarsız,
çatlaktan fışkıran çicek gibi bazen asi...

Güneş açarsa sıcağız..Bulut çıkarsa bulutlu
ve yağmur yağar belki
içten içe boşalırız..


Fani dünyanın ipleri vardır
Çeker çekiştiririz, Olur oldururuz
Kurar kurgularız , sonra Koşar koşturur

Beynimizin kıvrımlarında kıvrılır hayat
Kalbin sonsuzluğunu unutarak...
Korkular duyarak
Sevgiden bir adım uzak
Yaşarız...Yaşadığımızı sanarak...

Bir parmak şıklatmak kadardır herşeye ulaşmak
Kör kuyulardan çıkmak,hayatı anlamak
Gittiğimiz yere ,başladığımız yere
Kendimize...
Varmak..

Bu Oyunun kuralı , oyunu kuralına göre oynamaktır..
Oyunun kuralı, oyun olduğunu bilmekten geçer
Ve herşeye rağmen gülümsemek

Perde yanınızda sallanır
Açmak için perdeyi farketmek gerekir..
Perdeden bu taraf
Gördüğünüz şeyin yanılsama olduğudur
öbür tarafta ise herşey gerçektir
Dokunamazsin, hissedersin sadece
Gerçek dokunulmadan farkedilir
Dokunulan şey
Sadece ve sadece
Maddedir.


Mümkün mü?
Rüzgara dokunmak
Nefesini ellerinde tutmak
Sevgiyi paketleyip yollamak
Ve aynalara bakmadan
Kendimizi tanımlamak..

Sırlı camlara ayna denir
İçindeki sır
Sana sadece seni gösterir
Aynalık Aynılıktır ..
Aynı’dan gelir..

Kendinin aynısına baktığında
Bazen gördüğün
Kendinde bulduğun dünyevi bir güçtür..
Aslında görmen gereken
Sırrın önünde duran
koca bir düştür..



Hayatın arkasındaki sır
Aynaların arkasındadır..
Ayna kırılır.
Perde yanımızda sallanır..


......

Ya bir adım uzak
ya da bir hayat boyu
aynalara kanarak

veya o perdeyi
aralayarak
.....
Yaşamak...

3 yorum:

Fatih Mika dedi ki...

Sevgili Burcu,
Neden oyle yaziyorsun?

Elbette mümkün rüzgara dokunmak.
Elbette mümkün nefesini ellerinde tutmak,
Ve elbette mümkün aynalara bakmadan
kendimizi tanımak..

Brajeshwari dedi ki...

yazmis oldum iste Fatihcim...
hep mumkun olsa diye..
herkes icin..:)

sen biraz bana ruzgar yolla bu tarafa...

7zeytin dedi ki...

Ey Brajeshwari,
yazıyı okurken kendimi Fas , Fes şehri Medinasında hissettim.
Dokunuyordum ama oradan çıkamıyordum. Ve dokunduklarım bana anlamsız geliyordu. Oradan çıkmam gerekiyordu. Tek bildiğim deri atölyelerinden gelen tanin ve crom kokusuydu.
Suya dalınca insan uçar. Bir keresinde kendimi 5,6 metre derinlikten - 30 metreye bıraktım. O anda gerçekten hiçbir şey hissetmedim. Ölüme doğru uçtum sanki.. Ta ki dizlerim dipteki silt tabakasına deyip de ortalık toz duman olunca uyandım.
Kimi zaman aynanın kırılması için yaşadığımı hissediyorum.Ama yaşam devam ediyor.
Bir sözü vardı hocamın
"Doğada doğru yanlışı bulur"
Bu yüzden biz bilmesek de bir yerlerde daha mantıklı veya algımız ötesi mantıkta yaşamlar olduğuna inanıyorum.

o