22 Ocak 2008 Salı

Ondan Bundan

Sergime gelen ilk izleyiciler arasinda, nerede tanidigimi cikaramadigim guzel bir kadin, gravurlerimin nerede ise içine girerek teker teker inceliyor. Sergi, diger davetlilerin de gelmesiyle birlikte kalabaliklasinca, onu gozden kaybediyorum.

Daha sonra Mauro ile selamlasirken, Mauro “Bir dakika Fatih, seni x kutuphanesinin antik gravurler bolumunun sorumlusu Anna ile tanistirayim.” diyor. O zaman Anna’yi hemen animsiyorum. “Sizi yillar once gravur sorunlarinin tartisildigi bir seminerde tanimistim.”diyorum. Sasiriyor. Sonra epey bir zamandir gorusemedigim Mauro ile onumuzde ki gunlerde benim atolyemde bulusmak uzere sozlesiyoruz.

Cep telefonum caldiginda Mauro yilbasi kutlamasi icin gonderdigim kucuk gravure tesekkur edip, “istersen onumuzde ki cumartesi senin atolyende bulusalim” diyor. “Cumartesi atolyemde iki ogrencim var, ama gel” diyorum.

Her cumartesi oldugu gibi, atolyeye kursun baslama saatinden cok daha once gidiyor, kakuleli cayi demliyor; atolyeye ceki duzen veriyor; ogrencilerimi bekliyorum. Once Romeo ile Cristina, ardindan Giovanni geliyor. Bu, Giovanni’nin benimle yapacagi ilk dersi. Cristina’ya ise suluboyadaki bir iki sorununu nasil cozmesi gerektigini evden getirdigim bir siklamenin suluboyasini yaptirarak anlatacagim.

Ressam olan Giovanni’yi de son sergimde taniyorum. Guzel sanatlar akademisinde ustunkoru gecistirdigi gravuru, simdi benden ogrenmek istiyor. http://www.giocampo.it/ adresli kendi internet sitesine girip resimlerine bakiyorum. Dinsel icerikli, sade resimleri var.


Romeo aratonlar teknigi ile kabugu acilmis icinde taneleri gozuken bir bezelyeye; Giovanni ise kuru-kazi teknigi ile bulutlarin arasindan yukselen; kucaginda bir klise tasiyan, kanatli, melek gibi bir meryem ana uzerine calisiyor. Cristina suluboya ile siklamene calisip bitiriyor. Sonra bu suluboya uzerine biraz konusuyoruz. Cristina alisveris yapmak icin atolyeden ayriliyor.

Bir yandan celik kalemlerin hisirtilari arasinda Bach dinliyor, bir yandan kakuleli cay iciyor, bir yandan da gravur uzerine konusuyoruz. Atolyeye sakin bir ayin havasi hakim.

Birden kapida Mauro’yu goruyor, gidip kapiyi aciyor; kucucuk atolyede Mauro’ya da oturacagi bir yer yaratiyorum. Mauro bana gravur uzerine hazirladigi iki guzel katalogu hediye ediyor ve ardindan “Virginia beni terk etti”diyor.

Daha once beraber calistiklarini bildigimden, is yasaminda sik rastlanan bir gecimsizlik saniyorum. Ama Mauro devam ediyor, “Bes yildir birlikte idik, bir de ortak evimiz vardi.” Ben bunu nasil daha once hissedemedigime sasiriyorum. Mauro konustukca benim ogrenciler gravur yapmayi birakiyor, ama Mauro hikayeyi anlatmayi birakmiyor. “Bu ayrilik beni cok sarsti ruhsal bunalima girdim. Gecen yazi birlikte gecirmek icin otel rezervasyonunu bile yaptirmisken, kendimi birden bire ruh sagligi hastanesinde bulup yazin iki ayini orada gecirip, tedavi gordum.” diyor. Sasiriyorum. Mauro hala Virginia’sinda, onu ne kadar cok sevdigini anlatirken ikisinin ayri evlilikleri ve mahremiyetleri de havada ucusuyor.

Mauro ruh sagligi hastahanesinde solugu alirken, Virginia ise bu yasak askin etkilerinden kurtulmak icin, dinsel bir topluluga katiliyor. Bu dinsel toplulugun Virginia’yi kendisinden caldigini dusunen Mauro, bu dinsel topluluga da saldiriyor. Boynunda kocaman gumus bir hac tasiyan ve dinsel konularda bilgi sahibi oldugu anlasilan Giovanni, dayanamayip bu dinsel toplulugun adini Mauro’ya soruyor. Mauro bu dinsel toplulugun adini soyleyince de hemen kesin bir dille bu dinsel toplulugun ciddi bir topluluk oldugunu soyluyor. Sohbet, ask, sevgi, din; bunlarin birbirleriyle iliskileri ve tonlamalari uzerine derinlesip genisliyor. Ama gravur dersi oldugu yerde kaliyor.


Konusmasinin duzgunlugu ve bir papaz sakinligine sahip Giovanni’yi butun bir hafta boyunca dusunuyor, din ile olan iliskisini merak ediyorum. Ikinci ders icin atolyeye dondugunde ilk sordugum soru ne is yaptigi oluyor. Evlere kisilere yardim icin gittigini soyluyor. Tabi bu hic bir sey ifade etmiyor. Bu defa daha dogrudan bir soru ile din ile iliskisinin ne oldugunu soruyorum.

“Dokuz yil rahiplik yaptim. Bunun ilk uc yili Toscana’da dis dunya ile iliskisi olmayan bir manastirda (ortak dualarimizin disinda) tek kisilik hucremde dua ederek gecti. Daha sonra Roma yakinlarinda ki bir manastirda alti yil kaldim. Roma’da ki manastirdan disari cikabiliyor, okula da gidiyordum”

“Dini pratik olarak uygulamayan katolik bir ailenin cocuguyum. Birgun icimde tanriyi hissedip rahip olmaya karar verdim. Yeni bir rahip adayini aralarina almadan once bir deneme suresi var. Bu deneme suresinden sonra manastirdaki rahipler oy kullanarak yeni adayin topluluga kabul edilip, edilmemesine karar veriyorlar. Tabi yine oy karari ile bir rahibin topluluktan atilmasina da. Ben de manastirda yurumeyen bazi seyleri dile getirdigim zaman, beni aralarindan cikardilar.”

Giovanni’ye saygi duyuyorum. Kimseye kizmiyor. Cunku, onun dinsel iliskisi tanrisi ile, kurumlarla degil.

Bir ateist ve bir katolik birbirimizi kirmadan, daldan dala atliyor; ama her seferinde kalkis noktalarimiz ayri bile olsa benzer noktalara variyoruz. Giovanni “sen bu noktaya durustlugun ile variyorsun.” diyor. Bir de “Siz oteki dunyaya inanmiyorsunuz, olumu kabul etmek sizin icin zor.” diyor. Ben, ölümle ile ne kadar yanyana yasadigimi, inadina ölümün ne kadar uzerine gittigimi, kahramanlik sanmasin diye Giovanni’ye anlatmiyorum.

Bu günki dersimiz iyi gitmiyor, Giovanni, bugun hazirlik yapmadan gelmis. Evde yapabilecegi herseyi evde yapmasini, atolyede ise evde yapamayacagi seyleri yapmasini oneriyor; “ogrenecek cok seyimiz var” diyorum.

“Ben sehirden uzakta, ailemden kalma bahceli bir evde oturuyorum. Uc kedim, dort tavugum bir de kopegim var. gecen hafta cok yoruldum o yuzden hazirliksizim. Bir arkadasim asfaltin kenarinda terkedilmis bir kopek bulmus, haline aciyip bana getirdi. Ben de nasilsa yerim var bir kopek fazla da olsa olur , hayvan yollarda ezilmesin diye aldim. Ilk gun hersey yolunda gitti. Ikinci gun bir baktim yeni kopek benim kedilerden birini oldurmus. Cok kotu oldum. Bu oldurulen guzel disi kedi yatagima gelip benimle yatiyordu. Kopegi alip veterinere goturdum. Veteriner bu kopegin kavga icin yetistirlmis bir pit-bull oldugunu soyledi. Zabitaya basvurdum ama gelip almadilar. Bu arada kopek bana da alisti, uzerime atliyor beni yaliyor. Ne yapacagimi sasirdim. Sag kalan iki kediyi evin catisina koydum yemeklerini catida veriyorum. Bir de cocuklara saldirmasindan korkuyorum.”

-Bahcem buyuk, icinde bir cok meyva agaci var. Sadece alti tane kiraz agacim var. Tek basima yasadigimdan kirazlarin hepsini toplayamiyorum bile. Kirazlardan recel yapiyorum. Kiraz zamani gelirseniz sevinirim
-Geliriz, istersen bahceye yardima da gelirim. Ben de iyi recel yaparim
Ne receli yatigimi merak ediyor.
-En iyi yaptiklarim baba incir, ayva ve bergamut.
- Ben de bu yil bahceye bir ayva agaci dikmeyi dusunuyordum.
-Dur, ayva fidanlarini sana ben hediye edecegim. Benim Federico’ya da gosterdigim gizli bahcemde bir ayva agacim var, haftaya onun altindaki surgunlerden sana iki kök getirecegim.

-

Fatih Mika
(Yazıdaki resim örnekleri Giovanni Camponeschi' e ait http://www.giocampo.it/ adresinden alınmıştır.Diger orneklerde yazıda gecen kursiyerlere ait resimlerdir.)

4 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

Fatih
bende yorum mu katayim,yeni yazi mi yazayim kafam karisti iyice..Tofu çoşuyor. Bu da beni mutlu ediyor..Binbir rengi ve farklılığıyla, hayatı, yaşayışı, hayata bakışıyla bir araya gelen bu 15 kişinin, burada bunlari paylaşmasi bence çok olağan üstü birşey..

Günün ilginç geçmiş..Çok renkli.. hayatların farkliliğiyla -biribirinin içinden geçen bir öykü olmuş..

Sorularım var
1-biz ne zaman Tofucanlar olarak, kadın gününe cevirip atolyeni -senden ders alacagiz.

2- ayva, nar, bergamut ne olursa bende senden hayırlı bir kök istiyorum...Söyle dikildimi bereketle büyüyecek cinsten..

3-Sana yilbası kartiyla yolladığım sakızımı naptın.Bir hikayesi olacak mi onunda..Hani kimse görmeden yapistirmak icin ne hallere düstügünü anlatan:)

sevgiler:)

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Bir actim bilgisayari.. Tofu yikiliyoooorrr... Sanki bir dergi okuyorum ve her sayfada bir dunyadan oburune atliyorum.. Ne muthis bir hareketlilik var burada..
Bu yil cok yogun gececek gibi degil mi? Ben zaten soylemistim :-)
Guzel bir yil olacak..

berrin dedi ki...

baba incirin nasıl birşey olduğunu bilmiyorum...
reçel yaptığında fotoğrafını çekebilsen ve tarifi fotografla birlikte gönderebilsen..bende ilahitatlara koysam...süper olur

Navanalini D D dedi ki...

Ataistler, En büyük Hümanistlerdir
diyordu bir ışık kitabı ve bu gün hatırlanmak üzere hafızada kalıyordu ve dindarlıkta en iyi insan olmanın yollarını öğretmiyormuydu?
Zirveye ayrı yönlerden giden tüm yollar zirveden bakıldığında aynı noktaya çıkıyordu
Lili Marlense Bay Mika bütün zamanların, anda ve bir çok kalpde yaşandığının bir misaliydi aynen yorumunuzdaki gibi teşekkürler