22 Ağustos 2007 Çarşamba

Hindistan maceralari


Beklentiler nasil bir seymis. Beklentilerin varsayimlarin ne kadar hatali oldugunu ogrendim. Sitma tabletleri alip sivri sinegin olmamasi, internet olmayacak herkesten uzak olacagim deyip her hafta chatlesebilmek, aman tanrim otobus yolculugu delice bir deneyim olabilir ve gayet eglenceli gecmesi, trende 22 saat nasil gecer kendimle yuzlesme firsati demem ve o 22 saatte caylari samosalari satan adamla bir bag kurmak, Gulcan’la sohbetler ve degisik insanlarla tanismak maceranin cok minik bir parcaysiydi. Neyi nerden anlatsam diye gunlerce kafamda düsünüyorum ama bugun dedim yeter, yaz ve bitir. Yazdikca gelir iste...

Yoga kursu harikaydi. Bir durumun icinde olup gormezsin ya, simdi bitince ve disardan baktigimda Yoga Vidya Gurukul’dan daha iyisi olamazdi diyorum. 3 sene ormanda therapi goren cocuklardan sonra, 10 kisiden fazla olan bir grupla nasil yasanir ogrenmistim, yilanlar, farelerle nasil yasanir onu da gormustuk, ee ne kaldi? Yemeklerin ayurvedic diete gore yapilan, 4 saatlik asana dersleri, arada bitki caylar, yuruyusler, sinavlar, arkadasliklar...tamamlandi iste. 27 kisiydik. Bir kac kisi kurs acilimini yalnis anlamis ama neyse yinede kursu bitirdiler. Bazi kisiler bu kadar yogun program beklemiyordu ki web sitede yayinlanmisti. Bazilarinin beklentileri fazla yuksekti ki burda onlarin egolari konusuyordu, onlarda kurs biterken farkli düşündüklerinden emindim. Ve geri kalanlar ne istedikleri bilen ve suprizlere hazir olanlardi. Ben kendimi bu gruba dahil ediyorum ki beklentilerimin ustunde bir deneyim yasadim ve cok mutluyum.

En cok sevdigim noktalara gelince kendimi arinmis hissini cok sevdim. Ilk hafta cildim bi kustu, kendimi tanimayacak hale gelmistim. “Irem bak temizleniyorsun” dedim. Brajabanita’nin verdigi ametisti geceleri sarilarak uyuyordum. Mantra seanslarda negatif duygularimi atesin icinde yok ediyordum ve yerine sevgi duygusunu doguruyordum. Her bhujangasanada kalp cakrama odaklaniyordum ve bel kaslarimi gevsetiyordum. Evet ne guzel dedim, asanalarda zorlama yok, asanalarda relaxation var, titredigin an o kasi gevsetiyorsun ve nereye kadarsa orda duruyorsun. Harika bir ders aslinda. Zorlamada hayir yok, gittigi yere kadar, sonra yeniden dene ve daha fazla gidebildigini gor. Ikinci hafta dizlerimi incittim, padmasana yaparken. Fazla zorladim. Ametistme sarildim, enerji verdim, oda arkadasim sanjeevan yag ile masaj yapti, om sembolu dizlerime yerlestirdim... duzelmeye basladi. Gandhar bizim kurs koordinatoru “take it easy iremji” dedi. Evet oyle yapacagim, oyle yaptim. Hirs yok, huzur var. Sanki her hafta bir asamaydi. Ilk hafta cilt kusmasi, ikinci hafta dizler, ucuncu hafta dans meditasyonu yaparken Mila yanagimi felaket cizdi, dorduncu hafta ayak parmaklarimin altinda tuhaf noktalar olustu. Sanki hayatimin bazi noktalariyla hesaplasma oldu. Yuzumdeki patlamalar hayatimdaki ilk tabaka sorgulaniyordu- is, aile, ozel hayat, ev ve irem’i goruntu seklinde “gordugumuz” seyler sorgulaniyordu. Bununla gelen sorular “irem’i irem yapan goruntu mu ya da icindeki ruhu mu?” Dizlerimin agrimasi hayatimdaki guvensizlik hissettigim konulara gondermeler. Yanagima derin cizgi hayatimda hangi seylerden etkilenip unutamadigim, affetmekte zorlandigim konulari sembolize ediyordu (bence). Ayak parmaklarimin arasinda cikan noktalar gercekten tuhafti- 4 hafta boyunca ayaklarima cok ozen gosterdim, pedikur yaptim, tirnaklarim hep bakimli, topuklarim yumusak, temiz tutmaya calistim. Boyle bir durum karsima cikinca hemen bu soru geldi aklima “Ne yapmadim acaba? Herseyi yaptim! Nasil boyle bisi olabilir!” zihnimde bu soruyu isittim ve durdum. Iste budur izlemek. Iste gordun nasil acimasiz davraniyorsun kendine. Ayak altinda nokta cikti diye panik yapmak uzereysin, elinden geleni yaptin, birak artik yau. Nokta sonucta noktaaa. Bu nokta kokmuyor, kasinmiyor, buyumuyor, cirkin degil, bosver” dedim. Ve gecti. Ders: neye dikkat verirsen o buyur. Iyi ki ogrendik, baska bir ders bu konuda istemiyorum.

Hintli kisilerle deneyimlere gelince, hintliler dunyada en rahat kisiler diyebilirim. O rahatlik adalardaki insanlarda gordugumuz rahatliktan bahsetmiyorum. Turklerin agresif davranma rahatligindan da bahsetmiyorum. Bu rahatlik farkliydi. Zaman rahatligi. Yani Pakistan’da da var bu ama o da farkli. Pakistan’da 11.00 de kahve dersin 11.30 ta gelir. O sekildeki zaman konseptinde de farkli bu. Hintli arkadaslar ne zaman isterlerse neyi yapacaklarsa onu yaparlar. Yani plan olabilir, saat vermis olabilir ama saate bakmaz, zamani gelmistir gider yapar. Zaman kavramindan uzak, bir sekilde olacaksa ne olacaksa olacak ve ben orda olursam olurum yoksam sorun yok o da demek olmaliymis. Ama bu kadar acik ifade edilmiyor. Gercekten istedikleri seyleri istiyorlar ama olmadigi zaman pismanlik duyulmuyor. Yine isteyebilirler ya da baska sefer derler. Bu rahatliga alismak biraz zaman aldi ama alisinca da “akisa birakmak” konsepti oturdu. Iste ve gor. Izlemek bu durumda kolaylasti. Mesela kurs sonrasi Gulcan’la Delhi’ye trenle gidiyordum. 5 gun yagmur yagdi, 24 saat, durmadi, kuru seyler islandi, giyisiler kuflendi filan. Yagmur yandan, ustten, alttan yagdi ve durmadi. Tanidigimiz kisilerin trenleri 16 saat rotar yapti, toprak kaymalari, elektrik kesintiler, annem telefonda “kizim mumbai’yi sel goturuyormus” dedi, arkadaslar tren biletlerini iptal ettiler, ucak biletleri alindi, mumbai planlar iptal edildi filan... ben bu sekildeydim “trenimiz zamaninda olacak ve de delhi’ye rotarsiz gidecegiz”. Bu kadar basit. Kusku olmayacak. Gitmeden once Zafer bey demisti “iirem hanııım trenler orrdaa cokk rotar yapiyor ve de musonlardaa alllahıım daha da kotuuu”. Evet tren zamaninda vardi. Hatta kaciracaktik, ben uykulu uykulu hareket ettigini fark etmedim, Gulcan bagiriyor “atlaaa!!” vagon mutfagindaki fanilali gobekli adamlar bizi iceri cekti sonunda. Bizim arkamizda yanimizda ve onumuzde olaganustu gucler vardi inanin. (Bu gucler arasinda TOFU’da herkese tesekkur ediyorum, emailler, Burcu ve Iskendos resimleri, chat’de hatirimi sormak ve girgir gecmek, Selen’e ve Burcu’ya gonderdigim japonca cep mesajlara anlayis... hersey icin tesekkur, bu destegi gormeden olmazdi.)

Delhi yem yesil bir sehir. O sehir nasil oluyor da bu kadar pollution var anlamadim. 95% nem oraniyla insanin beyni buharlasiyor gibi oluyor. Gulcan’la Tibetan refugee colony’e gittik. Zaten Dharamsala’ya gidecegiz, burdan otobus bileti buluruz dedik. Karar verinceye kadar otobuste yerimiz taaa arkalarda tekerlek ustunde, en arkadan bir onu iste. Sevmem arkalarda ama iste yuzlesecegiz ya kendimizle... Surekli sinavdayiz ve bundan da ustesinden gececegiz. Luxury otobusmus. Yoga’dan arkadasimiz bir Hintli aceta sahibim ismini verdi Rishi, bize cok yardim etti. Rishi daglarda artik meditasyon merkez acmak isteyen sehir insani. Bize cok iyi bakti. Yer kalmamisti otobuslerde, luxury otobus iyi degilde idare eder dedi. 50 rupi indirimli aldik biletlerimizi. Bu otobus gec geldi iste. Kitabimi bitirdim, Kit Kat surekli yedim (cikolatayi cok ozlemistim), Gulcan dukkanlarin kapanincaya kadar dolasti. Otobusun gecikme nedeni “Haridwar’a giden pilgrimlerin Delhi’den gecmesi”. Bu pilgrimler bir ay boyunca Hindistan’in her yerinde yuruyorlarmis, Haridwar’da Ganges nehirin basladigi noktaya kadar yuruyorlarmis. Evet. Davul zurna turuncu giyisileri ve o kadaaar. Yuruyorlar. Bir ay. Otobus Delhi’nin icinde tikandi hatta biz bindik ve Delhi’den cikamadik. Boyle iste. 12 saatlik yolculuk 14 saatte bitirdik. Yollarda muhtesem cukurlar ve surekli koltuktan havalanmalar. Otobus en kotu gunlerini gormus ve hala yasiyorum diye bagiran bir otobus. Koridor ortasinda yatan Fransiz, kafasinin altinda Harry Potter’in kitabi. 14 saat uyudu. Koridor ortasinda kos kocaman kirmizi bir pufpuf (hani oluyor ya ici nohut ya da yuvarlak seylerle dolu ve vucudunun seklini aliyor). Her mola da once kirmizi pufpuf cikiyor sonra biz cikiyoruz. Bavullarimizi koydugumuz bagaj yerinde ofis sandalye, donen cinsten. Iste hersey bi enteresan. Gulcan sonlarina dogru midesi bulanmaya basladi, dedigi tek sey “irem bana torba bul”. Ondeki kizcagiza sordum ve bana bir tane uzatti. Gulcan’a verdim, eline aldi ve aninda uyudu. Vardigimizda torba’nin onu kurtardigini konusttuk :)

Dharamsala’dan Mcleod Ganj’a gittik. Mcleod Ganj Tibetlilerin kaldigi koy. Cok sirin bir yer. 2000 metre yukseklikte, sisli hava, 3 km uzaklikta her yonde baska cici bir koy. Huzurluydum. Gulcan Srinagar’a devam etti, ben kaldim. Mcleod Ganj’ta 4 gun kalip degerlendirme firsati buldum. Yuruyusler, selalelere gitmek, son “dood patti” (sutlu cay) icmek, kitap okumak, yeni arkadaslarla oturup sohbet etmek...16 sene sonra konustugum lise arkadasimin teyzesinde kalma planimda muhtesemdi. Delhi’de otelde kalmak istemedim. Pakistanli arkadasimin teyzesinde kalacaktim (Tehseena’nin) ama olmadi. Baska bir arkadasin teyzesi oldu.. Istedigin oluyor diyorum ya...

Donus komik oldu. Selen’e msn’de sordum hamam acik olur mu bu kadar su sorunlari varken. Aradi, acik olacaklarmis. Eve vardim ve annem’e “hamam’a gidiyorum” dedim. “Ne zaman?” sordu. “simdi” dedim. Ve ciktim. Nasil kirlenmisiiiim. Ertesi gun sac kesimi, kahve fasli... sehir hayatina donus yavas yavas adapte oluyorum. Cikolata, kahve ve uzun sohbet dunyasina hosgeldin irem!! Hindistan 3 kez filan gidilir bence. Gelecek sefer sadece Kuzey taraflari yapacagim- rajasthan (Thai çölü) ve Himalayalar. En az 1 ay gerek Hindistan’da gezmek icin. Gidilmesi gereken bir ulke kesinlikle.


İndrani


..

4 yorum:

Nilambara dedi ki...

Sevgili Indraniiii, cennetin tanrıçası :)
Tekrar hoşgeldin, hem de dolu dolu geldin... harika bir deneyim yaşadın, tahmin edebiliyorum hala enerjinin çok yüksek olduğunu, umarım bu güzel şehrimizin güzel olmayan enerjileri seni çok da sarsmaz... geçişin yumuşak ve keyifli olur...
Bu yaz tüm tofucanlarla heryere gittim ama senle gelmedim, sadece seni izledim... bu deneyimi sanal değil reel yaşamak güzel olan....

Brajeshwari dedi ki...

bunlari senden mimikli dinlemek daha keyifliydi..Hosgeldin canım..İcine yolculuğun hiç bitmesin dilerim..

berrin dedi ki...

irem cim
hoş geldin
hindistan hikayelerini canlı dinlemeyi tercih ediyorum..tofugrubu terasta yoga seansı ... güzel olur bence

indrani dedi ki...

okdiiirr. 30 agustosu atlayalim herkes bi donsun, tamamdır.