23 Ağustos 2007 Perşembe

Düşlerimdeki Yaşam - 4

Bugünlerde TOFU'da güzel şeyler oluyor, herkes tatilden döndü, enerji depoladı ve gürül gürül çağlamaya başladı... Çok keyif verici, umarım bu çağlama hepimiz için hep böyle enerji dolu devam eder...
Bu kadar hoş konunun içinde ukalalık saymazsanız ve sıkılmazsanız eğer, epeydir aklımda olan ancak istemeden de olsa hep ertelediğim "düşlerimdeki yaşam"dan yeni bir bölüm...

Bu arada, "düşlerimdeki yaşam"ın daha pekçok bölümü var, sıkıcı olmaya başlarsa haber verin lütfen ;)

*******

Yeni bir konu ile devam etmek istiyoruz ki bu konu hepiniz için son derece önemli ve geçerli;

Sizler yaşamınızı sürdürürken çevrenizden çok soyutlanmış bir şekilde hareket ediyorsunuz ve sadece birey olduğunuzu düşünüp her bireyi ayrı değerlendiriyorsunuz ancak bilin ve unutmayın ki herbirey aslında aynı öze sahiptir ve bu öz ortak büyük özün parçasıdır yani temelde hepiniz aynısınız, kendiniz için hissettiğiniz herşeyi herkes için hissetmeli kendiniz için istediğiniz herşeyi herkes için istemeli ve kendiniz için beklediğiniz herşeyi herkese vermelisiniz. Biliyorsunuz ki istediğiniz birşeyi elde etmenin yolu onu vermekten geçer. Elinizde olmayan sizde bulunmayan hiçbirşeyi hiçkimseye veremezsiniz. Bu nedenle önce kendinizi beslemelisiniz ve sizden çıkan duygu-düşünce-istek herne derseniz onu tüm çevrenize (ki bunu tüm insanlık şeklinde genişletebilirsiniz) vermelisiniz. Verdikten sonra izleyin ve bekleyin, verdiklerinizin birşekilde geri dönüş yaptığını göreceksiniz. A ya verdiğiniz b den, b ye verdiğiniz y den, h ye verdiğiniz a dan vs gelecek ve sizi bulacak, sadece herşeyi doğal akışına bırakın ve izleyin. Sizler verdikçe size çoğalarak dönecek ve siz vermeye devem ettikçe çoğalarak vereceksiniz ve çoğalarak alacaksınız. Bu döngü de tıpkı suya atılan birtaş gibi yayılarak artarak devam edecek ve sonuçta tüm insanlığa yayılmış olacaksınız. Kendinizi ve gücünüzü küçümsemeyin, ben tek başıma neyi değiştirebilirim ki demeniz bile bu zinciri aksatmaya yetecektir. Tek başınıza atacağınız bir olumlu adım, bir umut ışığı ise çok şeyi değiştirebilecek güçtedir bunu farketmeyebilirsiniz ama farketmemeniz olmadığı anlamına gelmez. Siz sadece yapın ve bırakın, bekleyin ve görün... beklerken yapmanız gereken o konuya takılıp onun neticesini beklemek değil, buarada yapmanız gerekenlere yaşamınıza devam edin akışı bozmayın, yapın bırakın yapın bırakın düşünün bırakın isteyin bırakın.....

Ve sizler bunu başardıkça tüm kaoslar durulacak tüm kargaşalar dinginleşecek ve akış olması gerektiği gibi devam edecek ve güçlenecek, zamanın akışının önüne çıkardığınız engelleri aşmanın en kolay ve en derin gerçek yolu budur.

Unutmayın ki tüm büyük gerçekler basit kavramların ardında gizlidir. Basit gördüğünüz kavramlar hayatın, yaşamın en önemli sırları ve anahtarlarıdır. Dikkat edin kişinin bilgeliği arttıkça yaşamı sadeleşmekte, yaşamı sadeleştikçe bilgeliği artmaktadır. Sade ve basit olan aslında derin ve büyük olandır.

Bizler sizlere bu basit ama büyük püf noktalarını, sırları anahtarları vermeye devam edeceğiz, bu anahtarları kullanmak ise sizin elinizde ve yardımlarımız hazır.

En basit görünen kavramlar aslında en büyük sırları barındırır yeter ki gözünüzü gönlünüzü açın ve yürekten kulak verin, yürekten anlamaya çalışın.

Yaptığınız en önemli hata insanları sınıflandırmak ve bu sınıflara esir olup daima sınıf atlamaya çalışmak... Bu kendinize ve insanlığa yaptığınız en büyük ayıp ve günah. Unutmayın ki hepiniz aynı öze sahipsiniz ve hepiniz büyük özün bir parçasısınız. Yaşamın vizyonlarına kanmayın ve bu vizyonların gözlerinizi kamaştırmasına izin vermeyin, bu tuzaklar sizleri gerçek hedefinizden saptıran, gelecek doğru ve güzel günlere ulaşmanızı geciktiren hatta –bazen engelleyen vizyonlardır. Hernerede herne ortamda olursanız olun unutmayın ki zaman sizsiniz ve siz de zamansınız ve bunu kullanmak anlamak idrak etmek sizin elinizde ve siz özünüzü tanıdığınızda zamanın mekanın vizyonların şatafatın ne denli aldatıcı olduğunu nasıl da geçici mutluluklar olduğunu ve sizi ne kadar diplere çektiğini anlayacaksınız. Özünüz zaten çok yukarılarda ve göklerde lütfen bu vizyonların özünüzü aşağı çekmesine izin vermeyin. Gerçek mutluluğun bu vizyonlarda değil içinizde olduğunu unutmayın. Hayatı yaşamak istediğiniz ve imkanlarınızın elverdiği ölçüde dolu dolu yaşayın ancak yaşarken bunların tamamen bir vizyon olduğunu unutmayın ve bu vizyonun sizi aldatıp yolunuzdan alıkoymasına izin vermeyin. Yaşam sizin içinizde, içinizdeki yaşamı keşfettiğinizde ve onun mutluluğunun, çoşkusunun artmasına izin verdiğinizde bunun vizyon değil gerçek olduğunu ve sizi yavaşlatmayıp yücelttiğini, ilerlettiğini göreceksiniz.

Mutluluğu ve sevgiyi dışarda aramayın onlar zaten içinizde ve aramayı bırakıp, isteyip-beklediğinizde onlar gizlendikleri yerden çıkıp kendilerini gösterecekler size, hiç ummadığınız ve beklemediğiniz kadar muhteşem bir şekilde.

Takdiri dışarıda aramayın kendinizi önce siz takdir edin, sizi siz seviyor ve takdir ediyorsanız bilin ki herkes takdir ediyor ve seviyor, siz size güvendiğinizde bilin ki herkes size güveniyor. Önce siz kendinizden hoşnut olun göreceksiniz ki zaten tüm çevreniz de hoşnut...

26.07.2006

3 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

Sevgili Nilambara
tum bu yazilanlari aslinda cok iyi bilir ama uygulamada zorluklar cekeriz.Sonucta bahanemiz hazirdir " insaniz biz"... Çoğu zaman bu bahaneyle sadece vizyonların içinde yaşayıp,debelenip, öz benliğimizi unutup, dışarda aradığımız herşeyin aslında özümüzde-içimizde oldugunu unuturuz..Düşlerimdeki yaşam yazı seriniz, bana hep unuttuğum merkezimi- özümü hatırlattığı için seviyorum.. İçinde inanç, yaptırım, kural tanımadan sevgiyle hatırlatıyor herşeyi..İçimizden kim söylemişti hatırlayamadım.."Bu çağ dinlerin, öğretilerin dönemi değil, Bu çağ insanın kendini izlemesinin dönemi diye"...o geldi aklıma....

"elinize-yüreğinize sağlık Nilambara" der Brajeshwari her zaman olduğu gibi...:)

indrani dedi ki...

burda mantra olarak kullanacagim o kadar cok cumle cikti ki... hatta msn'den bir tanesini kullanmam mumkun mu?
:) tesekkurler nilambara!

Nilambara dedi ki...

Sevgili Brajeshwari, kim demişse güzel demiş bence de bu çağ herkesin kendisini keşfetme ve izleme çağı, hatta başkalarını ve olan biteni gözleyip eleştirip öğretme, düzeltme zamanı değil, öğrenme ve uygulama zamanı... sürekli öğreniyoruz ve zaten hepimizin içinde olanları daha çok fark ediyor daha çok görüyoruz... inanıyorum ki insan kendini düzelttiğinde dünyada zaten düzelecek... hani sırf kendisini rahat bırakması için birkaç parçaya böldüğü dünya haritasını birleştirmesi için küçük çocuğuna veren babanın kısa bir süre sonra doğru şekilde yapıştırılmış haritayı görerek nasıl bu kadar kısa sürede yaptığına hayret etmesi sonucunda çocuğun haritanın arkasındaki portreyi göstererek "insanı düzelttiğimde dünyada düzeldi zaten" dediği öyküde olduğu gibi... :)

Sevgili İndrani, neyi istiyorsan istediğin gibi keyifle kullan, hiçbiri bana ait değil zaten hepimizin, zaten hepimizin içinden... ve bir de yazar bir arkadaşımın sözü "yazı yayınlandığı andan itibaren artık yazanın değildir, herkesindir"...
hem kaynak belirtmene de gerek yok, istediğin her cümle senin zaten :)