25 Mayıs 2008 Pazar

Belgrad ormanda bisiklet maceram

Annemle konusurken dedim bisiklete gidiyorum mummy, nereye sordu, dedim “b”yle baslayan bir ormana. Haa dedi Belgrad ormani. Kulagima hep gelir o isim, Ankara’da da isitmistim ama aklimda tutamiyordum nedense. Bisiklete bindim ve ne kadar ozledigimi anladim. Londra’da yagmur’da Eren’le binmistik, Hyde park’ta takilmistik, usumusttuk ve cafe’ye attik kendimizi. Boyle oluyor hep. Florida’da Kirsen’la saatlerce dus kalk dus kalk binyorduk sonra da kanli kanli kendimizi sushi restoran’a atiyorduk. Hayatimdaki ilk bisikletim universite’de oldu. Benim cici amerikan babam (universite’de calisyordu) beni universite kampusteki kalan bisikletlerin toplandigi yere goturdu, al bir tanesini dedi. Schwinn yol bisikletiydi. 10 dolar vermistim. Acayip seviyordum. Sonra baskalari mezun olurken bana hediye olarak gelen bisikletim beni 4 sene goturdu. Bisikletim cocukken hic olmamisti. Apartman arkadaslarin bisikletlerine bine bine ogrendim. Okula da motorla goturuldugum icin iki tekerlekli araclara bi cekim yasamaya basladim.

Evet Belgrad ormani. Aralik’tan beri popom bisiklet gormemis. Bisiklet hos, soklari var, oturma yeri ayarlandi, kahvaltim hafif, taytlarimla hazirim. Psikolojim eh idare eder. Ozlemim beni bugun enerjimi besler dedim. Arkadastan bisikleti aldim, binmeye basladim ve 2 tane kopek pesimde kosmaya basladilar. Ben suruyorum, cool ol diyorum ama kopekler pesimde havlaya havlaya kosmaya devam ediyorlar. Bir hist pistle pesimi birakiyorlar. Bir kac tane yokustan sonra ormana giriyoruz. Manyak bir yokus. Hadi you can do it sesler kafamin icinde yankilaniyor. Zorlaniyorum, iniyorum, yuruyorum yine biniyorum ve bitiriyorum. Patika yollar harika. Her taraf yesillik, cikcik kuslar. Yokustan sonra deli bir inis, yokus inis, haaarikaaa. Zor bir seyden sonra hemen odullendirilmek hos. Sevdim bu parkuru. Arada minik bir mola ve Yeni Zelanda yesillik konulari, Trabzon’a benzetmeler ama Yeni Zelanda geri gundememe geliyor. Orayi da ozlemisim.

Nereye gidersem gideyim yuzumde minik bocekler ucusuyor. Saclarim uzamis, yokuslari inerken ruzgar kivirciklarimi baya bir her tarafa dagitiyor, gunes sicak ama guzel. Inisler gercekten guzel. Ormanda bir cok parkur var. Bizden baska kimse yok. Sadece biz. Konsantrasyon yuksek. Konusma az. Bilmedigimiz yolla girdik. Yagmur yagdigi zaman birileri cipleriyle gelip baya bi alt ust etmis, sanki ayin ustundeydik. Icimdeki sohbet soyleydi
Bu macera dusmeden bitmez biliyorsun degil mi?
Konsantre ol, bisi olmaz
Aman dusersen dusersin, iyi dus ki incitme kendini
Dusmeyecegim yaaa

Ve dustum. Dengem bozuldu ve dustum. Hemen kalktim. Taytim yirtik, dizim kaniyor ve tayttan gozukuyor yapis yapis. Bacaklar beyaz beyaz toz toprak. Arkadasim geldi geri donduk. Iyiyim. Gercekten iyiyim. Hani olur ya olaylara karsi tepkilerimiz bizim degistigimizi gosterir ya, iste bu da oyle birseydi. Sacma konusmalar o anda kesildi ve devam ettim. Otomatik oldu. Sanki televizyonu bir anda kapattiniz ve ekranda hic birsey yok. Uzunca bir nefes cektim icime ve arkadasim bana kurt gordugunu soyledi. Ordan da deli bir yokus indiiiiiikkk…

Hiç yorum yok: