1 Ocak 2008 Salı

Hindistan'da bir gün

OM MANİ PATME HUME
(Zihnim bir lotus çiçeği gibi açılsın)
Darahamsalada bizi karşılayan Budist inancının en güzel mantrası om mani padme hume (ZİHNİM BİR LOTUS GİBİ AÇILSIN)

Evet zamanlarda bir zaman ve biz Darahamsaladayız grubumuzdan 5 kişi artık döndü ve geri kalan 5 kişi ile, bu hiç bitmesini istemediğim yolculuğumuza devam ediyoruz. Darahamsala Himalaya sedirleri ve onları kucaklayan sisler içinde bir küçük Tibet... Burada Hindistanda olduğumuzu pek hissedemiyorum nedense, etrafımdaki insanları hepsi çekik gözlü. Sıcak, kara bakışlar şimdi yerini aynı sıcaklıkta gülen çekik gözlere bırakmış.

Amritsardan, 4 saat süren muson yamurlarının bozduğu zorlu jip yolculuğumuz bizi, sıcak Hindistanın serin, sisli ve ıslak, kutsal Budist metinlerinin yazılı olduğu binlerce renkli bayraklarla donatılmış başka bir diyarına getirmişti. Burası Himalayaların 2500 metresinde bir kasaba, kasabaki... bir çok ünlünün gelip kaldığı rutubet kokulu yosun tutmuş mekanlar. Önce kendimize kalabilecek bir yer bulup yerleşiyoruz. Buranında öncelikli hikayesi Dalaylamanın burada yaşaması ve onu görebilmek,Tibet kültürü ve tibet el sanatları ve Budizmin, Hinduzimle olan benzerlikleri yada farklılıkları. Darahamsala programımıza 4 gün ayırdık ilk günün sabahı odamızın balkonuna gelen bir maymun uyandırıyor bizi benim için süprizli bir sabah hemen sırt çantamda hayvanlar için özel bulundurduğumuz bisküvilerden bir paketi alıyorum açmaya çalışırken elimden çekip alıveriyor ve büyük bir ustalıkla açıyor ve yemeğe koyuluyor onu izlemek benim için çok eğlenceli gitmesini istemiyorum, iştahla yiyor ve büyük bir dikkatle oda bana bakıyor ama karnı doyunca geri kalanı diğerleri için bırakıp gidiyor yani evrensel yasalara uyarak . Sonra Darahamsalaya uygun bir sabah kahvaltısı yapıp Dalaylamayla görüşebilmek için bir resim ve isimlerimizi bırakacağımız bir büroya gidip başvuruyoruz ve bize 4 gün sonra olabileceğini söylüyorlar yani biz o tarihde 1 ay önce alınmış biletlerimizle Goa yolcusu olacağız bir trende, ne yazık biraz üzülüyoruz ama kabulleniyoruz. Sonra Aileleri olmayan çocukların okulunu ziyaret etmeye gidiyoruz tam öğle yemeklerine denk geliyoruz yemek çeşitli bakliyatlardan yapılmış çorbaya benzer birşey çoçuklar mutlu gözlerim sarı şapkasının altından bana bakan küçük, siyah, çekik bir çift gözle buluşuyor bunca göz içinde kalbimin derinliklerinde..Gerçekten tanımadığım bir şeyler oluyor ona bakarken en çok sevgiye benziyor ama daha farklı, özleme benziyor ama tam olarak oda değil sonra büyüyor, fışkırıyor, daha önce yaşamadığım garip bir şey... Başka bir ülke başka bir kültür başka bir çoçuk ama başka birşey adını bilmediğim, birbirimize bakmaya devam ediyoruz.. Çok güzel bir çocuk bütün çocuklar gibi sonra resimlerini çekip ona gösteriyorum, biraz onunla oynuyorum çok mutlu oluyor.. Sanki daha önce kendi resmini görmemiş gibi heyecanla bakıyor kendine.. Sonra yemek yemesi için uzaklaşmak zorunda kalıp okulun başka bölümlerini geziyoruz ve okula katkı olması için biraz alış veriş yapıyoruz..Geri geldiğimde benim sarı şapkalı minik Tibetlimi bulamıyorum hepsini yatırmışlar uykuya, uyuyan çocuklara bakıyorum sırayla ama hepsi çekik gözlü ve birbirine benziyor tanıyamıyorum onu.. Sevgim, paylaşılamadan kalbimde kalarak diğer çoçuklarla biraz oynuyorum. Resimler falan çekip yarın tekrar gelirim ümidiyle ayrılıyoruz okuldan.

Biraz keşife çıkıyoruz daracık yolun iki tarafına yerleşmiş turistik eşya satan dükkanlar tamamen Tibet kültürü hakim ve birden bordo kıyafetleriyle Budist rahiplerin mitinginde buluyoruz kendimizi.. Slogan ''Sürgündeki Tibete özgürlük'' aradığım ruhsallık birden yerini hiddetli bağırışlara bırakıyor biraz şaşkınım aslında yada Hindistanda bu güne kadar yaşadıklarımdan biraz farklı bu gün, buna rağmen içimdeki anarşist hemen harekete geçiyor ve takılıp Tibetlilerin peşine yürüyoruz. Tibetce bilmesekte, Türkce özgürlük sloganları karışıyor Tibetce özgürlük sloganlarına. Yaşam kendi içindeki döngüsünü yaratıyor işte Himalayalarda bir mitingde ve o titreşimin sesinde ses olmak işte yaşam bildiğimi, bilmediğimi bilerek yaşamak. Mitingin bittiği yerde kadınların sattığı tombul hamurlar dikkatimizi çekiyor ( Momo) tibet mantısı karnımız acıkmış hemen onlardan alıp orada ayak üstü karnımızı doyuruyoruz. Hint yemeklerinden sonra biraz daha tanıdık geliyor tatları ıspanaklı ve patatesli Momolar, 4 gün boyunca tercihimiz oluyor. Öğleden sonra bir kafe uğrak noktamız Nam Gyal Kafe.. Darahamsalaya gelen her turist ülkesinin parasını bırakırmış bu kafeye bizde, bırakıyoruz tabiki ama ilk değiliz duvarda 5 Bin türk lirası yerini almış bile çoktan.. Bu çok hoş bir durum tabiki mutlu oluyoruz ve bizde 5 ytl mizi bırakıyoruz yüzlerce farklı paranın içine. Richard Gere bu kafenin misafirlerinden her Darahamsalaya geldiğinde burada oturup bir şeyler yermiş bu çok lezzetli ev keklerinden bizde tadıyoruz.
Yatağım yüksek bir himalaya tepesinden doğan ayı görüyor. Himalayaların 7 Bin metrenin üstünde 13 tepesi olduğunuda burada öğreniyorum. İlginç olan bütün gün etrafı saran sis ay doğarken kayboluyor aydınlık bir gece başlıyor. Dünyanın bir yerinde daha önce kimlerin yaşam anılarına tanıklık etmiş olduğunu bilmediğim bu düşünceler odasının, bu geceki konuğu benim. Sabah uyandığımda Maymun dostumu arıyor gözlerim onu bekliyorum ama gelmiyor.

ikinci gün daha yukarılara doğru 4 saat süren bir yürüyüşe karar verip sisler içinde yürüyoruz rakım 3000 metrede yoga ve Meditasyon okulları bulup bilgiler alıyoruz onlara konuk oluyoruz en ilginci 10 günlük sürelerle kalınabilen hiç konuşmama eğitimleri. Daha önce kısa sürelerde deneyimlediğim bir çalışma bu ama 10 gün ciddi bir süre bu kadar gün hiç konuşmamanın insan zihnindeki etkilerini yaşamak ve neleri değiştireceğini bir gün gelip deneyimlemek üzere devam ediyoruz yolumuz bizi kaldığımız yere geri getirinceye kadar dağlarada yürüyorum.

Bu gecede ay gösteride ve odamda. Yine aydınlık bir gece..
Üçüncü gün Dalaylamayla görüşebiliriz gibi bir umut doğuyor sevinerek büroya koşuyoruz ama yanlış bilgi diyorlar umut tekrar doğmak üzere bitiyor. Bu günkü parkur Budist rahiplerin kaldıkları aşramlar ve 5 km lik kutsal yürüyüş yolu çok güzel bir ormanda yürüyoruz her yer rengarenk budist dua bayrakları ile süslenmiş sonra OM MANİ PADME HUME dua çarklarına geliyoruz ve çokca çeviriyoruz bulunduğumuz toprakların inaçlarına büyük bir saygıyla ve içtenlikle. Ve Şiva kafe ve şelaleyide görmeden edemiyoruz tabiki ve budist tapınaklarda gördüğüm namaza benzeyen ibadet hepimizin ilgisini çekiyor. Çok yaşlı bir kadın bir de genç tibetli kadın önlerinde seccadeye benzeyen bir tahta üstünde önce ayakta sonra eğilerek ve önlerindeki tahtaya yüzüstü uzunlamasına yatarak ve bu hareketleri hergün 500 kere tekrarlarmış bu bir budist ibadet şekli ne kadar çok namaza benziyordu. O günün akşamı gece hayatına katılmaya karar verip bir bara gidiyoruz, Loş ışıklar ve yüksek volumlu ses rahatsız ediyor bizi, gözüm pek de aklıma getirmediğim bir sahneye takılıyor barda arkadaşları ile oturan bir budist rahip görüyoruz hemde yanındaki arkadaşları bira içiyorlar sonra neden olmasın demek kalıyor bize kabullenme yasasına göre.. Kabul et ve yorum yapma derken kendime, birde budist rahip bara düşmüş diyorum ve yorum yapıp gülüyorum biraz.

Odaya giderken odamı aydınlatan ay dedeyi seyrederek uyumanın keyfi sarıveriyor ve Darahamsalada ki son gecemizin düşünceleri.
Bu sabah da beklediğim ziyaretci gelmiyor olsun çantamda sakladığım yiyecekler için mutlaka başka hayvan dostlar bulacağımı biliyorum Baharat ülkesinde.Ve de öyle oluyor bu zorlu Darahamsala yolunun belirli bölgelerinde bekleyen maymun gruplarının oluyor bisküviler kader kısmet yasası gereği ..
Darahamsaladan, kiraladığımız jiple Musonların şekillendirdiği zorlu yoldan 2500 km. sonra bizi okyanusa ulaştıracak trenle buluşmak üzere, hayatımın defterime kattığım anılarla ve kalbimde sevgisi elimde resmi kalan sarı şapkalı küçüçük tibetliyi orada bırakarak ayrılıyoruz.:):):)

navanalini

13 yorum:

berrin dedi ki...

insanın darahamsala da olası geliyor..

Fatih Mika dedi ki...

Sevgili Navanalini,
Ne guzel, kupe ciceklerimiz de ayni imis.

Brajeshwari dedi ki...

Navanalini

Tum bu Hindistan günlerinin yer aldigi bir kitap yazsan keşke... Fotograflariyla..Ara da yogaya ve gittigin yerlere dair bilgide vererek...

cok keyifliydi yazin..insanin ici gidiyor..

Nilambara dedi ki...

Sevgili Navanalini, yeni farkediyorum etiketini "Rüzgar Gülü"
Etiketin de senin gibi, yazıların gibi güzel :)
Brajeshwarinin fikrine yürekten katılıyor ve destekliyorum, hatta kitabının ismi de "Rüzgar Gülünün Yolculuğu" olabilir belki :))

Adsız dedi ki...

Rüzgar Gülü çok beğendiğim isimlerden biri, Sana çok yakışmış gülen yüzüne ve herkese verdiğin sıcak enerjine yakışıyor. Yazın çok güzel Baharat ülkesini görmeyi çok istiyorum. Ama senin anlatımından da sanki ordaydım. Diline sağlık
Zemheri

hatice dedi ki...

Sevgili navanalini,
Güzel yüreginden kopup gelen kelimeler, insanı alıp götürüyor görmedigimiz diyarlara.Yüreğine diline sağlık.Hele O ışık gibi çakmak gözlerinle yaşadıklarını anlatırken senden Hindistanı dinlemek başka bir keyf.Her şey gönlünce olsun.
hatice.

Navanalini D D dedi ki...

sevgili berrine katılıyorum ve tekrar orada olmak istiyorum bende.
sevgili
Fatih Mika evet küpe çiçeği benim içinde sürizdi oralarda.
Sevgili brajeshwari beni yazmaya yüreklendiriyorsun o tohumu atanlardan birisin büyüyor yavaşca.
Sevgili Nilambara ruhum artık rüzgar gülü rüzgara uymaya karar verdim başkaca birşey oluncaya kadar tavsiyelerin benim için her zaman önemli ve beğenilesi RÜZGAR GÜLÜNÜN YOLCULUĞU yazılmamış kitabımın ismi oldu artık

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Hic konusmama egitimi cok ilgimi cekti. Sanirim beynin butun algi merkezlerini guclendiren bir olgu ve soylenebilecekken tekrar dusunmeyi de ogretiyordur. "Bogaz dokuz bogumdur" , soz gumusse sukut altindir, "bin dusun bir soyle" atasozleri de benzer dusunme bicimlerinin parcalari degil mi?
Cok ilginc anilarin var.. Okumak bu kadar ilgincken kimbilir oralarda olmak nasil bir duygudur..

Fatih Mika dedi ki...

Sevgili Mehtap,

"Hic Konusmama Egitimi"nin en etkilisi ulkemizde tum alanlarda zaten uygulamali olarak verilmekte. Baska ulkelerde yeri yerinden oynatacak bir cok seye, bizim ulkemiz insanlari bu egitimi aldiklari icin giklarini bile cikartmamakta, en kolayindan "gumus yerine altina sahip olmakta". Bu egitimi kabul etmeyenlerin basina gelenleri hepimiz biliyoruz degil mi?

Dengede Reiki dedi ki...

Sevgili didicigim,

Yorumu yazmak icin tikladigimda aklimda Brajeshwari gibi bu yazilarini kitap haline getirmen vardi, Nilambara'nin onerdigi isim harika saniyorum artik kitapla ilgili yolculugun baslamis vaziyette kendine ve butune hayirli olsun. Yolun acik olsun
Om Namo Bhagavate Vasudevaya Hare Krishna Sevgilerimle...
Brajabanita

Adsız dedi ki...

Yazın güzel, anlatımın çok duru.Okurken ben de gittim oralara seninle ben de soludum o havayı sanki.. Resimlere bayıldım.Çok güzel çekmişsin(ilmiş) ve iyi yerleştirmişsin. Fotoğraflar muhteşem bir hava katmış yazına.. Devam, yolun açık olsun.. H.YAVUZ

crispy dedi ki...

Sevgili Navanalini,anlattıkların
masalımsı,insanın senin peşine
takılası geliyor.
Burcu'ya katılıyorum,kitabını
bende bekliyorum....

Beto

Adsız dedi ki...

sevgili nesrin! gezini çok büyük keyif ve sevgiyle okudum. yazım dilin ,anlatımın o kadar güzel ki insanı oralara götürüyor.yaşıyormuşçasına...Seni tanımak yaşamıma o kadar güzellikler kattıki teşekkür ederim.sevgice kal...