10 Aralık 2007 Pazartesi

Bisiklet II

“Santa Maria Maggiore Bazilikası’nın yanında ki yokuştan aşağıya inerken yapacağım hiçbirşeyin olmadığını anlayıp, kırmızı ışığa yakalanmadan, yolu doğrudan frensiz geçmeyi arzuluyorum. Fakat son anda yanan kırmızı ışık bütün planlarımı bozuyor, onca taoist bilgim ve tecrübeme rağmen frenlerimi tutturamıyor, önümde duran lacivert otombile bindiriyorum.”

●●●

Büyük gürültüden önce yolun sol tarafında onu görüyorum. Haziran aylarının kızgın güneşleri altında ki başakların renginde, kınalar kokan sıcak kızıl saçları; ovuşturduğumda elimde tane tane olan buğdaylar gibi çilli yüzünü kaldırmış Santa Maria Maggiore Bazilikası’nı seyrediyor. Aklıma ne nefesimi tuttup soğuk kanlılığımı korumak, ne de ayakkabımı on tekerlege sıkıştırıp fren sistemi icat etmek geliyor.

●●●

kırmızı kuşaklı
lacivert mantolar gibi
eskiyor hayatımız
görsek birbirimizi
acaba tanırmıyız

●●●

Büyük bir gürültüden sonra sırtımda ki ağrıları, yamulup havada kendi halinde dönen tekerleğin parlayan tellerini farkediyor “oh yaşıyorum” derken; yan yatmış bisikletin çatlamış aynasından yüksek tapuklar üzerinde ki iki ayağın lacivert otombilden inip bana doğru geldiğini görüyor “Yeni kadınlar da yeni kitaplar gibi, ortasından başlanılmıyor” diye düşünüyorum.

●●●

Büyük gürültüden sonra ayağa kalkarken ağlamaya başlıyorum.

“Bir bayram günü yeni elbiselerim, yeni ayakkabılarımla, el öperek topladığım paraları cebimde şıngırdatarak bir bisiklet kiralamaya gidiyorum. Kalın tekerlekli, hantal, pasların olmadığı yerlerinde yeşil renkleri olan bir bisiklet bu. Önce tek elimi, sonra iki elimi birden bırakıp gidebildiğim, çamurluksuz ama dengeli bir bisiklet. Benim on yaşımdaki gücüme güç, hızıma hız katan, duran şeylerin arasından beni rüzgarlar gibi uçuran bu kiralık yeşil, paslı bisikletin bana verdiği bu güçle; önce sokağımızın, ardından mahallemizin sınırlarını aşıyorum. Akasyaların arasından göle doğru inen toprak yokuştan hiç pedal çevirmeden gidebileceğimi öğrenirken hızlanıyor da hızlanıyor; frenlerimin o hızımı durdurmaya yetmediğini fark ediyorum. Çıplak çamurluksuz tekerleğin üzerine yeni bayramlık ayakkabımı koyarak fren yapıyor; annemin bana, babamın memur maaşı ile aldığı suni köseleden ayakkabım, altından dumanlar çıka çıka eriyip deliniyor; tabanım acıyla yanıyor; fakat bisikleti durduruyorum.”

Ben ağlıyorum, tabanım yanıyor.

●●●

Bayan Clara’ya gelince, o benim “Radikal Komşum”.
Fatih Mika

6 yorum:

berrin dedi ki...

ben çocukken
bisikletimin frenleri tutmadığında
durdurabilmek için
iki ayağımı bisikletin yanına indirip öyle durdururdum...
bir keresinde düşmüştüm - yani ciddi düşmüştüm - dizimde izi kaldı -

Nilambara dedi ki...

Sevgili Fatih, bu yazı dizi filme dönüşmeye başladı, bir sonraki bölümü heyecanla bekleten, meraklandıran bir gidişte :))
lacivert otomobil sürücüsü ile ilgili benim zihnimdeki alternatif sonların dışında bir son gelişiyor ve özellikle de Mehtap'ın yorumundan sonra merakla bekliyorum "bisiklet III"ü :)
araya giren "flashback" ler de ayrı bir hikayeye dönüşecek gibi görünüyor ;)

Adsız dedi ki...

yazdıklarınızı okuyunca küçükken bisiklete bindiğimde dönemediğim yerlerde inip bisikleti çevirdiğimi, sonra tekrar bindiğimi hatırladım.. 20 yıldan fazladır binmedim sanırım..
tekrar binebilir miyim ki...
çiğdem

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Fatih, ne olur guzel bitsin bu serinin sonu.. hani ihtimaller icinde, kollarinda dovmeden yer kalmamis, bilegindeki her bir zincirin kalinligi.. filan diye de devam edebilir diye korkuyorum ben.. Malum, bir goz zaten sapan yaralisi..

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Bu arada, sadece yazi degil, bu yaziyi susleyen fotograflar da bir harika.. ne kadar yetenekli editorlerimiz var, farkindasiniz degil mi?

Fatih Mika dedi ki...

Sevgili Berrin,
Bisikletin frenlerinin tutmamasi kotu bir sey. Yapilacak en iyi sey o bisiklete binmemek.

Sevgili Nilambara,
gercekten de yazacagim cok sey var, kendimi frenliyorum. Yoksa TOFU tapulu malim olacak.

Sevgili Cigdem,
Hic merak etme, bisiklete binmeye kaldigin yerden devam edebilirsin. Yani donerken eline almak kaydiyla.

Sevgili Mehtap,
Bir sey guzel biterse yazilacak sey kalmaz sonra. Bence devam etsin daha guzel. Fotograflara gelince: Roma'da avluya konulmayan bisiklerin basina gelenleri gostermek amaciile ben gonderdim. Sevgili Burcu Tofu'ya koydu.