17 Kasım 2007 Cumartesi

hayatın içinde mi dışında mı...

Hangisi doğru? Hayatın içinde varolup, kaybolmamak, herşeye – tüm kaoslara rağmen yol alabilmeye çalışmak için sürekli mücadele etmek mi yoksa herşeyden, hayattan izole olup, kabuğuna çekilip korunmaya çalışmak ve olduğun yerde hazır lokmaları bekleyip ilerlediğini sanmak mı...

Evet, hayat kolay değil, sürekli mücadele gerektiriyor, sürekli dikkat gerektiriyor... Ama bu mücadele ve dikkat değil mi insanı insan yapan, köklendiren, güçlendiren...

Havuzda yüzmek, hayatta kalmak kolay ama önemli olan okyanusta, dalgalarla boğuşarak hayatta kalabilmek değil midir... insanı insan yapan güçlendiren de bu dalgalar değil midir...


Hayatın içinden çıkıp, yarattığımız havuzda rutin bir döngünün içinde kalıp, emek sarfetmeden, çaba harcamadan bilgi lokmalarını alıp çiğnemeden yutmak insanın kendisine de bilgiye de yaptığı en büyük haksızlık değil midir... Emek harcamadan yaşanan hayat ne kadar hayattır, emek harcamadan edinilen bilgi denenmezse – çiğnenmeden yutulan lokma ne kadar yararlıdır...

Hayat – bilgi hepimize, herkese ait... Sırası gelen herkes, sırası geldiğinde yaşaması gerekeni yaşıyor, alması gereken bilgiyi alıyor eğer havuzda olmanın verdiği mahmurluk yerine okyanusta olmanın dikkat ve uyanıklığını yaşıyorsa, farkındaysa... Ve yaşadığı deneyim, aldığı bilgi o kişinin yolunu açıyor ve ilerletiyor... Hayatın dışına çıkıp, mahmur mahmur havuzda debelenmek ise bir arpa boyu yol bile ilerletemiyor ne yazık ki...

Yok mudur bu ikisinin ortası?
Hem hayatın içinde hem hayatın dışında, dengede kalmak mümkün değil midir?
Hayatın içindeyken, okyanusda dalgalarla mücadele ederken hayatın dışında kalabilmek, dalgalardan en az zararla ve güçlenerek çıkabilmek... çok mu zor?
Hayır hiç değil...
Korkularından, öfkelerinden, hırslarından yani yüklerinden arınmış hafiflemiş ve paylaşmayı, vefayı bilen kişi zaten hayatın içinde gibi olsa da aynı zamanda aslında hayatın dışında değil midir...
Yükler varsa havuzda debelenmek ya da okyanusta mücadele etmek neyi değiştirir, sadece yeni dalgalar yaratır, dalgalara dalga katar, boşa güç harcatır, enerji tükettirir...


Yüklerinden kurtulmayı başarabilen, hafifleyen ise havuzda da denizde de okyanusta da olsa dinginliği ile suları durultur ve uçar gider...

Yaşayıp, farkeden, düşünen, çözüm üreten ve yaşamına aşkla adapte eden gelişmeye açık değil midir? Hazır bilgiyi yaşamadan kopyalayan ise ancak anlık ve sadece bir arpa boyu yol almaz mı?
5 Nisan 2007

4 yorum:

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Sevgili Nilambara, Soylemek istedigin iste bu degil mi, Ataol Behramoglu'nun siirinde dedikleri..? O kadar guzel bir siir ki, kiyamadim cumleleri kesmeye...
Sadece aklin degil, yuregin de yolu bir galiba..
Haftanin son is gunu cumartesi ve cok yorgun donmustum eve, ama kendimi cok iyi hissediyorum su an.. Tesekkurler



YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bıtkın kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevincler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

(1977 Kuşatmada)

Brajeshwari dedi ki...

Sevgili Nilambara
bu yazinizi cok ama cok begendim..Sorular guzeldi.Ortaya sorulan ve cikarimlari direkt yaptiran...Dusunduren sonra...Bu yazinizi ayri sevdigimi soylemem gerek..Bunun nedenini izin verirseniz size yuzyuze soylemek isterim bir ara...opuyorum

yureginize saglik...

Nilambara dedi ki...

Sevgili Mehtap, çok mutlu oldum, bu yazının kendini daha iyi hissetmene sebep olmasına :)
bu şiiri ben de çok severim...

Sevgili Brajeshwari, 'nedeni' merakla bekliyorum :))
en kısa zamanda bi kahve keyfi yapalım ve söyle ;)

Navanalini D D dedi ki...

Bazen hayatın dışında kalmak ve tam içine bilinçle bakmak yani maditasyonda olmak gibi kendimi ve yaşamı izlemek, içinde olduğum zamanlarda çok işe yaradığını düşünüyorum herzamanki gibi güzel bir yazıydı sevgili Nilambara