14 Ekim 2007 Pazar

Bahçem


Aralarından incecik ışıkların aktığı yağmur yüklu bulutlar, gökyüzünde birbirleri ile oynaşarak ilerliyorlar. Grinin tonlarından oluşan bu zemine, kırların ve ağaçların yeşili yanıt veriyor. Uzun kavakların dallarında şıkır şıkır ziller çalan yapraklar, rüzgarların gittigi yerlere gidemeseler de, rüzgarların olduğu yerlere ulaşmaya çalışıyorlar.

Iri yağmur taneleri su birikintilerinin üzerinde hava kabarcıkları yaparak düşmeye başlayınca, göğün biraz sonra boşalacağını anlıyorum. Tek tek yaprakların üzerine düşen ilk yağmur tanelerinin onları piyanonun tuşları gibi titretmesi; sonra yavaş yavaş yeşil yaprakları okşayıp, silip, temizleyip otların üzerinde son notalarını çalması hoşuma gidiyor.

Hazan bülbülünün nağmelerini işittiğimde, hemen iri iki taşı üst üste koyuyor, üzerine oturuyorum. Boylece yaşamımda bir dikili taşım ve bir bahçem olmuş oluyor.

Nasil ki güller bütün çiçeklerin güldüğü zamanda gülerlerse, kamelyalar da hiç kimsenin gülmediği bir zamanda gülerler. Hazan bülbülleri de tıpkı kamelyalar gibi bütün kuşların hecelerle konuştuğu bu mevsimde şarkılar söylüyorlar.

Halbuki bahara ne kadar çok zaman var. Biz, malta eriklerinin çiçeklerini farkedemeden mimozaların çiçeklerini bekleyecegiz. Bu arada yağmurlar, karlar yagacak; üzerimizden ordek sürüleri geçecek; pencerelerimize kuzey ülkelerinin kuşları konacak.

Birgün birdenbire bademlerin dallarının şişip parladıklarını, tomurcuklandıklarını ve ilk çiçeklerini açtıklarını görüp heyecanlanacağız. Ardından can erikleri, kirazlar, nisanın ortasında vişneler, mayısın basında akasyalar çiçek açacak. Akasya agaçlarının kokuları altında bülbüller dinlemek, akasya çiçekleri yiyip sonra seni öpmek.

Sonra ayva çiçek açacak, yaz gelecek.

●●●

Serin taşların üzerinde dalıp gitmişim. Bir kuş gelip bahçeme konuyor. Saşırıyorum. “Saşırma, *Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan, şarkı söyleyen kuş gelecektir.” diyor. (*Çin Atasözü)

●●●

Serin taşların üzerinde dalıp gitmişim. Bir kuş gelip bahçemdeki en kuru dala konuyor. “Saşırma. Eger yeşil bir dala konsaydım, benim şarkılarımı duyan Fink Fink yaprakların arasında benim süslü parlak tüylerimi göremez. Nerede olduğumu bulamazdı. Bak, göreceksin, Fink Fink buraya geldiğinde bu kuru dal da yeşerecek.” diyor.

●●●

Serin taşların üzerinde dalıp gitmişim. Cep telefonum çalıyor. Mehtap “Fatih aklıma geldi de hemen söyleyeyim dedim. Benim arkadaşlarımın Tofu adında bir blogları var. Bir göz atarmısın?” diyor.

“Iyi de, zaten ben simdi Tofu’ya bahçemi yaziyorum” diyorum.


Fatih Mika


4 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

:)
Gülümsetti..

Çin atasözüne bayıldım..
Ellerine Sağlık Fatih..

Nilambara dedi ki...

Fatih, dikili taşın ve bahçen hayırlı olsun :)
"bir dikili taşım bile yok" demek kolay, oysa dikili taş sahibi olmak çok daha kolaymış :)))

Son yıllarda "küresel ısınma" söylemleri öyle umut kırıyor ki, doğanın bu harika sirkülasyonunun sanki artık son demlerini yaşıyormuşuz gibi umutlar kırılırken, yazın umut veriyor...

ve bugün Ankara özlenen yağmura kavuştu şükürlerle, ama birden çok da soğuyarak, adeta baharı atlayıp kışa geçtik... :)

Mehtap Pasin Gualano dedi ki...

Ben bu yaziyi Mozart'in keman sonatlarindan birinin esliginde okudum. Kuslar o dallarda bir yerlerdelerdi ve yurekte saklanan yesil dali ariyorlardi gercekten. Bir ara, Oscae Wild'in oykusundeki bahcesine bahar gelmiyen devi bile gordum (yemin ederim). Kistan yorulmus, yuksek duvarlarin dibinde bir yere o aciyordu minicik bir delik, cocuklar gecsin diye.
Fatih, ne guzel bir yazi diye yapilan yorumlari pek sevmiyor biliyorum ama, o boyle guzel yazmaya devam ettikce, ben de ne guzel bir yazi deyip duracagim.
Cok ama cok guzel bir yazi..
Iste o kadar !

Brajeshwari dedi ki...

Fatih
iyi yazi denmesini sevmiyorsa, şoyle yorumumu düzeltmeyi istedim tekrar..Yazında cok spesifik bir kuş, ya da bir anıdan ziyade-senden,hayattan ve bakış açından birşeyler görmek harikaydi..Satır aralarında kendimizden birşeyler bulduk seninle eş..

ellerine sağlık..