Ben toplamaya calistikca dagiliyor ev. Nasil yaptigimi ben de anlamiyorum ama topladim sandigim her oda, gozume iyice karismis gozukuyor. Derin derin nefesler aliyor, yapmam gerekenlerin listelerini cikartiyor, Feng-Shui ile ilgili kesip sakladigim her bilgiyi yeniden gozden geciriyor, sonra kendimi bir dolabin dibinde oturmus bir kutu incik-cincigi karistirirken, ya da kimbilir ne icin sakladigim iki yillik bir dergiyi bugun cikmis hevesiyle okurken buluyorum. Adres defterimi sonra duzenlerim deyip koydugum cekmeceden yemek defterini cikartip, “aaa, ben bu yemegi coktandir yapmiyordum” diyerek mutfaga kosup, oradan kaybolmasin diye dolabin icine yapistirdigim e-mail adresleri ile donup, onlari kaydetmek uzere bilgisayari acip,dalip gidiyorum birbiri ardina acilan pencerelerin buyusunde..
Kitap fasli bambaska bir alem. Tozlarini aliyorum, okuduklarimin isaretledigim yerlerine goz atip, okumadiklarimi soyle bir bakayim dive evirip cevirip, saatler sonra kaldiriyorum basimi.
Antonio ve Federico umutlarini kaybetmeden bakiyorlar bu cabama. Onlara ait alanlara karismiyorum. Federico’nun odasindan buyuk buyuk torbalar alel acele alt kat komsumuza gidiyor. Her iyi seyi arkadaslarina vermek isteyen Federico ve “hatirasi var” diye bir kavram bilmeyen Antonio, ben bakar ve hepsini tekrar geri koyarim diye, paketleri hizla hazirliyorlar.
Haklilar aslinda.. Ben hicbirseyi atamiyorum. Her gazetede mutlaka tekrar okunacak bir makale, her elbisede bir ani, her bardakta o ozel bir gunde icilmis bir sey, her cicek demetinden bir tane kurutulacak yaprak, en eskimis tip kitaplarimda kenarina kosesine yazilmis bir seylerden dolayi bir anlam var benim icin. Federico’nun cizdigi, ciziktirdigi, dokundugu, yirttigi hersey ozel benim icin, hele “mammina” (annecigim..) diye baslayan kizginlik mektuplari.. Hicbirseyin para olarak degeri yok gozumde, ama herseyi anlarla birlestiren ve herana bir anlam yukleyen kalbim, nesnelere de baglanip kaliyor. Sadece bana yazilan ask mektuplarini degil, kendi yazdiklarimi da sakliyorum (birlikte okunduklarinda inanilmaz guzeller cunku). Sadece alip, cevap yazmadiklarimin sahiplerinin yuzu aklimda degil ama, onlara da kiyamiyorum. Birgun torunlarim bu mektuplari okusunlar, “babanneme bak, amma kalpler yakmis zamaninda” deyip, gulsunler istiyorum. En hosuma gitmeyen hediyeler bile, beni dusunmus almis deyip biryerlerde dokunulmadan eskiyorlar.
Ciceklerden basliyayim diyorum bir ara. Aslinda ciceklerimizin hepsine cok kizginim. Cabamin karsiligini hic gostermedikleri gibi, hepsinde bir huysuzluk, bir naz, bir calim. Burcu’nun benjamin oldugu bile supheli benjamininden utanin diyorum, o mantarlarla bile iyi geciniyor Bunlari saksilariyla birlikte copun kenarina koyalim, isteyen alsin diyorum Antonio’ya. Inanmayarak bakiyor yuzume.. Evet gotur hemen diyorum, hatta yarin gidip, birsuru plastik cicek alacagim onlara inat, hic degilse bir kez acsalardi diyorum. Tam kizginlikla iceriye girerken, incecik bir boyun uzerinde utangac utangac suzulen bir sari tomurcuk goruyorum. O kadar mutlu oluyorum ki birden.. Antonio anladim diyor, kaliyorlar. Kalsinlar diyorum, zaten onumuz kis, bahara dusunuruz...
Federico baykus koleksiyonumun kutusuyla geliyor. Yuzlerce baykus kagitlarindan kutularindan cikiyor, nerden alinmis, kim getirmis, neden yapilmis diye inceleniyor. Halimize bakiyorum, cok guluncuz. Ev toplamiyoruz da, ev dagitiyoruz hep birlikte..
Hadi gidip pizza yiyelim diyor Antonio.. Sonra devam edersin. O yarin seyahate cikiyor bir kongre icin. Yarin yeni dadimiz ise basliyor. Korkup kacmasin bu karisikliktan diyorum Antonio’ya.
Yasaminizda yeni ve guzel seylerle doldurmak uzere bosluklar acin diye yazmis eski yazilarindan birinde Nilambara. Kirik dokuk hicbirsey saklamayin. Hic birsey saklamayin.. Saklamayin.. Sak..la...ma...yin...
S..a...k..l..a..m..a..y..i...n...
Gunlerdir aklimda Melih Cevdet*’in bir dizesi var “unutmayi bir hatirlasam..” diyor sair. Ah bir hatirlasam unutmayi, nasil kolay olacak saklamamak.
Mehtap Pasin Gualano
8 Eylul 2007'Roma
Kitap fasli bambaska bir alem. Tozlarini aliyorum, okuduklarimin isaretledigim yerlerine goz atip, okumadiklarimi soyle bir bakayim dive evirip cevirip, saatler sonra kaldiriyorum basimi.
Antonio ve Federico umutlarini kaybetmeden bakiyorlar bu cabama. Onlara ait alanlara karismiyorum. Federico’nun odasindan buyuk buyuk torbalar alel acele alt kat komsumuza gidiyor. Her iyi seyi arkadaslarina vermek isteyen Federico ve “hatirasi var” diye bir kavram bilmeyen Antonio, ben bakar ve hepsini tekrar geri koyarim diye, paketleri hizla hazirliyorlar.
Haklilar aslinda.. Ben hicbirseyi atamiyorum. Her gazetede mutlaka tekrar okunacak bir makale, her elbisede bir ani, her bardakta o ozel bir gunde icilmis bir sey, her cicek demetinden bir tane kurutulacak yaprak, en eskimis tip kitaplarimda kenarina kosesine yazilmis bir seylerden dolayi bir anlam var benim icin. Federico’nun cizdigi, ciziktirdigi, dokundugu, yirttigi hersey ozel benim icin, hele “mammina” (annecigim..) diye baslayan kizginlik mektuplari.. Hicbirseyin para olarak degeri yok gozumde, ama herseyi anlarla birlestiren ve herana bir anlam yukleyen kalbim, nesnelere de baglanip kaliyor. Sadece bana yazilan ask mektuplarini degil, kendi yazdiklarimi da sakliyorum (birlikte okunduklarinda inanilmaz guzeller cunku). Sadece alip, cevap yazmadiklarimin sahiplerinin yuzu aklimda degil ama, onlara da kiyamiyorum. Birgun torunlarim bu mektuplari okusunlar, “babanneme bak, amma kalpler yakmis zamaninda” deyip, gulsunler istiyorum. En hosuma gitmeyen hediyeler bile, beni dusunmus almis deyip biryerlerde dokunulmadan eskiyorlar.
Ciceklerden basliyayim diyorum bir ara. Aslinda ciceklerimizin hepsine cok kizginim. Cabamin karsiligini hic gostermedikleri gibi, hepsinde bir huysuzluk, bir naz, bir calim. Burcu’nun benjamin oldugu bile supheli benjamininden utanin diyorum, o mantarlarla bile iyi geciniyor Bunlari saksilariyla birlikte copun kenarina koyalim, isteyen alsin diyorum Antonio’ya. Inanmayarak bakiyor yuzume.. Evet gotur hemen diyorum, hatta yarin gidip, birsuru plastik cicek alacagim onlara inat, hic degilse bir kez acsalardi diyorum. Tam kizginlikla iceriye girerken, incecik bir boyun uzerinde utangac utangac suzulen bir sari tomurcuk goruyorum. O kadar mutlu oluyorum ki birden.. Antonio anladim diyor, kaliyorlar. Kalsinlar diyorum, zaten onumuz kis, bahara dusunuruz...
Federico baykus koleksiyonumun kutusuyla geliyor. Yuzlerce baykus kagitlarindan kutularindan cikiyor, nerden alinmis, kim getirmis, neden yapilmis diye inceleniyor. Halimize bakiyorum, cok guluncuz. Ev toplamiyoruz da, ev dagitiyoruz hep birlikte..
Hadi gidip pizza yiyelim diyor Antonio.. Sonra devam edersin. O yarin seyahate cikiyor bir kongre icin. Yarin yeni dadimiz ise basliyor. Korkup kacmasin bu karisikliktan diyorum Antonio’ya.
Yasaminizda yeni ve guzel seylerle doldurmak uzere bosluklar acin diye yazmis eski yazilarindan birinde Nilambara. Kirik dokuk hicbirsey saklamayin. Hic birsey saklamayin.. Saklamayin.. Sak..la...ma...yin...
S..a...k..l..a..m..a..y..i...n...
Gunlerdir aklimda Melih Cevdet*’in bir dizesi var “unutmayi bir hatirlasam..” diyor sair. Ah bir hatirlasam unutmayi, nasil kolay olacak saklamamak.
Mehtap Pasin Gualano
8 Eylul 2007'Roma
12 yorum:
Mehtap
bende bazen oyle bir girisiyorum ev duzenine..Aynen senin ki gibi minimalize olmuyor, daha cok sey ortada kaliyor evde..O yuzden severek ve kısım kısım yapmali bu duzenlemeleri sanirim..Cunku en azindan biri dagilirken, digerinin bozulmasina aldirmiyorsun..Ayrica evi duzenli gosteren, kesinlikle icindeki pozitif enerjisi..Ayrica ben herkesin daginik buldugu evleri severim yasanir bulurum o evleri..Evren gercekten bosluklari dolduruyor...Nilambara'nin bu konuda daha guzel yorumlari olacaktir mutlaka..Ama onunda insanin duzen ugruna sıkılarak yapmaktansa, sevgiyle yapmanin cok daha eglenceli olacagini soyleyecegini dusunuyorum..
Yazini keyifle okudum yine..Bu ara da Nilambara'nın yazisina kattigin yorumda size iyi baktigimi soylemissin..Valla o kadar harikasiniz ki, benim bakimima ihtiyaciniz yok gibi gorunuyor burdan..
sevgiler
Sevgili Burcu,
Benim dolaplari, cekmeceleri bir showroom'u andiracak kadar duzenli olan arkadaslarim var. Ben istesem de oyle olamam. Bu cok zaman isteyen bir sey ve inan yapacak cok daha hos seyler bulurum hayatta, varsin coraplarim acik renkten koya renge siralanmis olmasin cekmecelerde.. Ben de gosterilen degil yasayan evlerden yanayim ama bazen secmek, ayirmak, yenilemek, gereksiz yuklerden kurtulmak insani hafifletiyor. Ben bu hafifligi uzun zamandir yasamiyordum. ustumuzden koca yillar gecti ve zamani geldi artik..
"Running with scissors" filmini seyretmismiydin? Psikiatrin evinde, yeni zorla hastalatilmis bir kadin hastanin oglu, yilbasi agacina bakip, henuz yaz, christmas icin erken degil mi diye sorar. Psikiatrin gercek anlamda hasta esi de, hayir o agac iki yildir orada der.
Bizim evimiz bakildiginda, sicak, sevimli ve yeterince duzenli bir ev bir ev ama itiraf edeyim, yeni yilda balkona astigimiz isikli kuyruklu yildiz, Federico cok istedigi icin asili duruyor hala.. :-))
Mehtap'cığım, bunun herhangi bir Feng-Shui kitabında yazdığını sanmıyorum ama deneyimlerim sonucunda rahatlıkla söyleyebilirim ki;
seni mutlu eden herşey seni mutlu eden yerde ise, kesinlikle yeri doğrudur... sadece iç sesine kulak ver sana en doğruyu o söyler zaten... yüzünü gülümseten, yüreğini aydınlatan şey doğrudur...
kargaşanın içinde bile aradığını elini attığında bulabiliyorsan ve keyifliysen zaten düzen var demektir... düzeni severim ama inan showroom tarzı bir düzenin soğukluğundan sa içinde yaşanmışlığı sergileyen sıcak ortamları daha çok tercih ederim ben de...
bence Feng-Shui kuralları ancak iç sesini işitemeyenler için kesin kurallar olabilir, oysa içses ve hissedilen huzur-mutluluk her türlü kuralı- kaideyi esnetebilecek güce sahiptir :))
yazından anlıyorum ki sen o mutluluğu ve keyfi, sıcaklığı zaten ailenle birlikte çok güzel yakalamışsın, boşver bişeyleri atamıyorsan atma, keyfini çıkar :)
buarada, yeni dadınız hayırlı olsun... dadı sözün ile çok keyifli ilk yazını hatırladım ve bu kelime hemen yüzümde gülümsemeye sebep oldu... yeni dadı hikayelerini okumaktan çok zevk alacağımı düşündüm... umarım yazarsın :)
sevgiler,
Sevgili Nilambara,
ben de senden Feng-shui ile ilgili bir yazi bekliyorum. Dadilarimizdan biri kendi kafasina gore yatak odasinda mobilyalarin yerini degistirmisti. Gunlerce neredeyse nefes darligina benzeyen bir huzursuzlukla yattim yatakta. Ustelik oda goze daha hos gorunuyordu aslinda ama kapiyi goremiyordum.
Yeni dadi icin Gulcin bana cok reiki yolladi. Umarim bu kez hersey yolunda gider.
Sevgili Mehtap,bir araştırmanın
sonucuna göre yaşamak istediği
hayatı,yaşayamayan insanların evi
çok düzenli olurmuş.Ben de bunu
etrafımda çok gözlemlerim.
Evimde hala Berrin'in onbeş yıl
önce aldığı bir çerçeve,içinde
senin Alanya'da çektiğin tarihini
dahi hatırlamadığım bir fotoğraf.
Betül
Sevgili Betul'cugum,
Asiri daginiklik ta, asiri duzen kadar altinda bazi seyler sakliyordur mutlaka. Aslinda biryandan da bizler, buyuk ve cok pahali sehirlerin insanlari, hep daha da kucuk alanlarda yasamak ve calismak zorundayiz. Eskiden evlerde sandik odalari ve nerdeyse bir oda kadar buyuk yuklukler olurdu. Simdi kullanilanla kullanilmayan, saklanmak istenenle atilacak olan hep bir arada. Eger birgun cok buyuk bir evim olursa, kesin minimalist bir dusunceyle doserim. Aslinda bunu butun hayatima tasimam gerek.. Benim niye 3 tane cep telefonum olmali ki sence?
Sevgili Mehtap,
Ben biriktiren bir insanimdir. Bu Cosetta'yi cildirtir. Cunku biriktirdigim seyleri ne zaman kullanacagimi onceden bilemem. Ama isterim ki gerektigi zaman elimin altinda olsunlar. O da "On yil sonra atacagim seyi simdi atmak daha iyidir." der.
Ornegin bu yaz kumsalda uzerine uzandigim hasir, derimin uzerine cok guzel balik pullari deseni cikartiyordu. Diyorum ki Cosetta "Ben bu hasiri Roma'ya goturecegim, bir balik gravurunde kullanirim." Cosetta'nin tuyleri diken diken oluyor. Neyse ki Betul'un gozlemi beni rahatlatiyor. Cosetta'ya istedigi hayati yasatiyorum, bu hosuma gidiyor.
eee betül
bizim ailedeki en düzgün çekmeceler dolaplar sende...
biriktirmenin kalabalık yaptığını -en fazlada iç dünyaları karmakarışık ettiğini düşünürüm...
hiç
çok sevdiğiniz şeyleri vermeyi denedinizmi...
bağımlılıklardan kurtulma antremanı
denemenizi tavsiye ederim
Mehtapcigim,
Aticaksin.Baska caresi yok.Bir poset girerse bir poset cikicak.Saklanacaklar var tabii olmaz mi.Ama dogru karar vermek lazim. Ya yeniden moda olursa deyip bekleyen pileli etekler,ceylan cantalar...
Bu arada artik senden artik dadilar ve melekler diye anilar bekliyorum.Cadilardan yoruldum. Pleaseeeeeeeeeeeeee
Sevgili Fatih,
Sen saklayan bir insan olmasaydin, Federico'nun bu kadar guzel ucan bir ucurtmasi, hicbir Italyan cocugunda olmayan bir topaci olmazdi. Ustelik evliliginiz cok denk gelmis bence. Ya ikinizde atamayanlardan olsaydiniz?
Mehtap'cığım sen cevabını vermişsin zaten :) umarım artık kapıyı görebiliyor ve daha rahat uyuyorsundur... pekçok kitapta ve web sitesinde kolaylıkla bulunabilecek püf noktalarını benim burada tekrarlamam pek hoş olmayabilir ve ilgilenmeyenler için de sıkıcı olabilir... ancak, bana senin, eşinin ve Federico'nun doğum tarihlerinizi saatleri ile bildirirsen daha kişisel püf noktaları verebilirim (e-mail ile tabii :)
hemen yaparım diyemiyorum çünkü hala Subhankari'ye verdiğim sözü yerine getiremedim, burada yaparım derken hiçbirşey yapmamaya alışıp zaman ayıramadım ;)
en kısa zamanda önce onun ardından seninkini hazırlarım :)
buarada biriktirmek-atamamak vs derken, pekçok şey düşündürdü bunlar bana ama buraya sığmaz belki ayrı bir yazı ile... :)
Yorum Gönder