28 Eylül 2007 Cuma

HAYAT BU, BELLI MI OLUR !

Roma hava alanini o kadar cok severim ki, ne hayatimda ilk defa overbooking yuzunden ucak kacirmis olmak, ne de beraber oldugum iki doktor arkadasimin hic bitmeyen homurdanmalari keyfimi kacirabilir bu sabah. Evet kongreye gec kaliyoruz, evet ilk ucak taaaaa saat onikide, evet ustelik onda bile yedekteyiz ama oldu artik. Biz gelmiyoruz diyorlar, cocuklasmayin gidip guzel bir kahve icelim ve vitrin bakalim diyorum. Mis gibi kokan espresso ve elma recelli kruvasanlar dunyaya daha olumlu bakmamiza yardim ediyor ve kendimizi heryil ortalama 32 milyon kisinin gectigi bu parfum kokan havaalaninda, yunlerin, ipeklerin, kasmirlerin, derilerin, parfumlerin, rujlarin, sapkalarin, eldivenlerin ve tabii ki ayakkabilarin rengarenk dunyasina atiyoruz.

Milano havaalaninda hayatimizin rutininde yer almayan bir de luksumuz var. Soforumuz hosgeldiniz diyerek arabanin kapilarini aciyor ve Milano’dan Lago Maggiore (Buyuk Gol)’ye dogru yola cikiyoruz. Yolculugumuz yaklasik 1 saat suruyor ve masal kitaplarindan firlamis izlenimini veren Stresa’ya ulasiyoruz. Hemen ustumuzu degistirip kongre binasina gitmemiz gerek ama odamdan gozuken manzaraya dayanamiyorum, sezlonga uzanip 1 saat ruhumu dinlendiriyorum.. Oylesine sessiz ki ortam, sessiz diye dusunmek bile gurultu yaratiyor.

Ben dersimi evde calistigim icin biliyorum, Lago Maggiore sadece Italya’ da kalan kismi dikkate alindiginda Italya’nin en buyuk golu degil. Golun 1/3’u Elvetica Konfederasyonu sinirlari icinde. Borromee adalari uclusu (Isola Madre “ana ada”, Isola Bella “guzel ada” ve Isola dei pescatori “balikcilar adasi”) dunyanin heryanindan binlerce turisti ulkenin bu uzak noktasina getiriyor.
Elimdeki programda aksam yemegini balikci adasinda yiyecegimiz yaziyor. Sadece biran icin, kendimi sansli bir kedi gibi hissediyorum ve aksam yiyecegim baliklari dusunurken, gerine gerine ilahi tembelligin tadini cikartmak istiyorum ama, ne yazik ki Mehtap halime donup, topuklu ayakkabilarim ve olabildigim en profesyonel halimle kongreye dogru yola cikmam gerekiyor.

Kongre cok renkli, cok yuklu, cok tartismali ve cok kosusmali geciyor herzamanki gibi. Aslinda Italya’da ilk kez uygulanan bir yontemin ve bu amacla ilk kez kullanilan bir aletin uygulama grubu sorumlusu olarak orada olmam gerekiyor ve oldukca heyecanli ve gerginim ama aklim biraz da disarda kaliyor. Tartismalar uzadikca uzuyor, hava karariyor. Sadece otele kosacak, dus alip yemek icin hazirlanacak kadar kisa bir zaman kaliyor bana.

Balikcilar adasinda, deniz mahsullu risotto ile baslayan yemek gec saatlere kadar suruyor, falanghina sarabi iciyoruz, sonra Dr. Gargiullo’nun dogum gunu oldugu anlasiliyor ve teknede acilan sampanyaya otelde ikinci bir sise ekleniyor ve eglenmek icin hicbir firsati kacirmayan Italyan’lara birkez daha hayran oldugumu bildirip uyumaya gidiyorum.

Sabah kahvaltisini tek basima yapip kendimi erkenden Stresa sokaklarina birakiyorum.
Demir cagina kadar uzanan tarihi, uzerinde Celtiklerin, Romalilarin, Isvicrelilerin, Avusturyalilarin biraktiklari izlerle dopdolu bu masalsi kasabada, siyah pantolon ceketim, topuklu ayakkabilarimla cok yabanci kaliyorum sabahin bu saatinde.

Ustumde ates kirmizisi upuzun, kabarik bir elbise olsa, omuzlarimdaki yunlu sala sarilmis, alti atin cektigi bir arabayla, sagdaki fotograftaki evde yasayan sovalye sevgilime hoscakal demeye gitsem tabloya daha uygun olurdum gibi geliyor bana, ama kirmizi uzun bir elbisem olmadigi gibi, o evde hangi sovalye yasiyor bilmiyorum.
Bu arada sehir de yavas yavas uyaniyor. Vitrinler aciliyor, essiz incelikteki danteller, uclari rahibe isleriyle bezenmis carsaflar, zarif boyunlari susleyecek mucevherler, altin varakli aynalar, tablolar, porselen biblolar yeniden gune cikiyorlar.Kendime her gittigim sehirde yaptigim gibi, bir baykus biblosu aliyorum alelacele.
Ben Italya’yi seviyorum. Asla anlayamadigim ve bazen anlasamadigim yanlari olsa da, Italyanlari da seviyorum. Encok, hayati hafife alabilmelerine, gerginlikleri uzun surdurmemelerine, kendilerine vakit ayirabilmelerine, yaraticiliklarina, sergilediklari herseyi bir gorsel solene donusturmelerine hayranim. Sergiledikleri sadece makarna bile olsa....
P.S: Bu yazidan da anlasilacagi uzere, ben gezi yazisi yazma yetenegi olmayan biriyim. Gorduklerim degil de, hissettiklerim giriyorlar hep satirlara.. Eniyisi siz klasik Roma-Firenze-Siena-Milano-Venedik degil de bir Lago Maggiore gezisi planlayin.. Cok hosunuza gidecek, eminim.. Valizinize kirmizi tafta bir elbise de koyun her ihtimale karsi.. Hayat bu, belli mi olur..
Mehtap Pasin Gualano

Roma’28/09/2007

3 yorum:

berrin dedi ki...

bence
güzel bir gezi yazısı...tamda pazartesi sabahı okunmalık olmuş...keyifli
balıkçılar adasının görüntüsü süper..

Bluewaves dedi ki...

Tanri Italya'ya sadece sanat,moda,zarafet,guzel tatlarin ulkesi degil,dogal guzelliklerin de ulkesi olsun demis.Daha once Fatih'in yazisindan animsadigim dantel gibi islenmis Amalfi Kiyilari ,simdi Mehtap'in yazisindaki bu ada.Bana hangi kosesini anlatsalar ayni derecede hayranlikla okuyorum gordugum yerler bile olsa cok ozledigimi dusunup yeni planlar yapmaya calisiyorum.Hangi birine yetisilir bilmiyorum ama bir kirmizi ceketim var bir dahaki sefere yanimda gotursem iyi olur.Hayat bu belli mi olur.Siz de beni ziyarete gelirsiniz.

Fatih Mika dedi ki...

Sevgili Gulcin,

Aslinda Italya ile Turkiye benzer cografyalarda yer aliyorlar. Turkiye'nin yuzolcumu ve iklim farkliliklarindan dogan arti bir zenginligi de var.

Italya'yi bu kadar cekici kilan, merkezi devletin hicbir zaman guclu olmayisi. Bir anlamda herkes kapisinin onunu supurmus. Kapisinin onune dogru ve yanlislari ile sahip cikmis.

Bugun Italya'nin neresine giderseniz gidin. Her siniftan kisinin evinde, yasadigi koyun, kasabanin yada sehrin (ekonomik olanaklarina ve kulturlerine bagli olarak) mutlaka bir resmini, gravurunu yada fotografini bulursunuz.

Turkiye'de birkac istisna yerin disinda yasadigimiz yere ait olma duygusu hemen hemen hic yok.

Bir de Mehtap'in bu guzel, ayni zamanda iyimser yazisi bana Italya'nin baska yuzlerini de animsatti. Onlari da (Mehtap kadar guzel olmasa da) dengeyi tutturmak adina ben yazarim herhalde.