8 Haziran 2007 Cuma

Albert Durer Sergisi



30 Haziran’da Albrecht Durer’in sergisine gittik. Mehtap, Onay Sozer ve ben. Ben dersime calismistim fakat farkediyorum ki onceden sergiyi gormem gerekli imis.

Mehtap’in da dedigi gibi bilet kuyruklari filan yok, sakin bir gun. Albrecht Durer’in bas harflerinden olusan unlu (monogramma) “AD”den sonra henuz 19 yasinda iken yaptigi babasinin resmi ile karsilasiyoruz. Ben dayanamayip hemen soruyorum.

Fatih Mika- Sayin Durer(Baba) oglunuzun sergisi pek oyle kalabalik degil, neden daha albenili konular ve teknikler secmesi icin baski yapmadiniz?


Baba Durer- Biz eskiden beri kuyumculuk yapan macar kokenli bir aileyiz. Albrecht Durer’in de kuyumcu olmasi icin cok emek sarfettim, meslek ogrettim. Ama daha 15 yasinda benim atolyemi terk edip ayni sokakta atolyesi olan ressam Michael Wolgemut’un atolyesine cirak olarak girdi. Bu dusuncesinden bir turlu vazgeciremedim, emeklerim bosa gitti. Albrecht Durer’e 15 yasinda iken bile soz geciremedim.

F.M.- Sayin Albrecht Durer babaniza sordugum soruyu size de sorayim “Serginiz pek oyle kalabalik degil, neden daha albenili konular ve teknikler secmediniz?


Albrecht Durer- Ben 1471 yilinda dogdum, Ronesansin buyuk ustasi Leonardo da Vinci benden sadece 19 yas buyuk. Bu donem “Italyan Ronesansinin” yasandigi donem. Dini resimler ve gravurler yapmama ragmen yenilikci bir sanatci olarak bu konularin disina da ciktim. Gozumu dogaya cevirdim, mitolojik konulari ele aldim. Insanlar gelmiyor diye “Cifte Telli”ye, “Misket Havasi”na siganamam. Bir dizi kendi portresini yapan ilk ressammim ben.

F.M.- Portrelerinizde kendinizi pek bir kibirli resmediyorsunuz.


Albrecht Durer- Evet. Istiyorum ki elleri ile ureten ressamlar da, beyinleri ile ureten diger aydinlar gibi saygi gorsunler. 1498’de henuz 28 yasimda resmettigim “Eldivenli Kendi Portremde” de bunu anlatmak istedim. Benim ellerim de eldiven ile korunacak kadar narindirler.

F.M.-Almanya’da ciraklik donemini bitiren genc sanatcilarin ulkelerinden ayrilip deney sahibi olmak, baska ulke, degisik kulturler ve sanat eserlerini tanimak icin “Wanderjahre- Havai Yillar” denen geleneksel bir donem var, sizinkinden biraz bahseder misiniz?


Albrecht Durer- Evet,babamin Agnes Frey ile gorucu usulu bir evliligi gerceklestirmem icin yarida kestigi, cok kotu biten bir”Havai Yillar” donemi.

F.M.- Evet, babanizi dinleyip Agnes Frey ile evleniyorsunuz. Fakat daha birkac aylik evli iken karinizi veba salgini olan, 800 kisinin oldugu Nurnberg’te birakip italya’ya arastirma yapmaya gidiyorsunuz, ustelik karinizin getirdigi ceyiz paralari ile.
Albrecht Durer- (Tis yok.)

F.M.- Ama ogrencileriniz atolyenizden ayrildiktan sonra da onlara yardim ediyor, onlara kullanmalari icin desenlerinizi odunc veriyor, onlarin gravurlerini satmalarina yardimci oluyorsunuz.


Albrecht Durer- (Yine tis yok.)

F.M.- Italyan sanatcilar sizin ressam kisiliginizi gormemezlikten gelip, gravurcu yaninizi one cikartiyorlar.


Albrecht Durer- Haksizlik ediyorlar. Fakat su da bir gercek. Ben ortacag usulu meslek ogretilen babamin kuyumcu atolyesinde 15 yasima kadar calistim. Bir metal ve kazima sanati olan kuyumculugun inceliklerini gorsel sanatlarin kazima sanati olan gravure tasidim. Gravurun anlatim olanaklarini genislettim. Yeni bir teknik olan (Acquaforte: Nitrik asitin ortacagda ki adi) asit-oymayi da ilk kullanan sanatcilardanim. Bir kalip (Matrice) yapildiktan sonra cok sayida basilabilen gravurler benim unumun butun Avrupa’ya yayilmasina neden oldu.


F.M.- Italyan Resminin sizde ki etkileri?


Albrecht Durer-Yuzyillar sonra daha da kolay gorulecegi gibi ben onlardan onlar benden etkilendiler. Ben bir yandan Italyan Ronesansinin kuzeyde yayilmasina on ayak olurken, bir yandan da kuzey resminde ki bazi ogeleri italyan resmine tasimisimdir. Sergiyi duzenleyenler bu etkilenmeleri belirtmek icin baska ressam ve gravurculerin islerini de sergiye koymuslar.


F.M.- gerek resimleriniz de gerekse gravurlerinizde sanki dun yapilmis gibi bir tazelik var.


Albrecht Durer- 1509 yilinda Frankfurt’ta ki bir kliseye konmak icin benim bir resmimi satin alan tuccar Jacop Heller’e sunlari yazmisim:” Cok ozenle resmettim……..bulunabilecek en iyi boyalari kullandim……..Eger temiz tutulursa, taze ve isiltili bir sekilde 500 yil dayanacagini biliyorum.”


F.M.- Gercektende haklisiniz.

F.M.- Bir Turk gravur sanatcisi olarak meslegimin babasi olan size bu serginiz icin nasil tesekkur edecegimi bilemiyorum.


Albrecht Durer- Aradan 500 yil gecmis, insanlik bu arada yeni gravur teknikleri, yeni gravur tadlari yaratmistir. Sahi Ulkeniz Turkiye’de gravur ne alemde?


F.M.- Benim ulkemde gravurun oykusu matbaanin oykusune paralellik gosterir. Sanayi-i Nefise Mekteb-i Aliyesi’nin 1883’te orgutlenmesi sirasinda hakkaklik bolumu de acilmis fakat atolye ancak Fransiz Napier gelince calismaya baslamistir. Ilk ozel atolyeyi ise Bayan Lina Gabuzzi (Babasi Abdulhamid’in doktoru) acmistir. Gravur gorsel sanatlarin demokratiklesmesinde ve yayilmasinda uzerine dusen gorevi yerine getiremeden, once “Ozgun Baski Resim” adi altinda genellestirilmis, bu ad altinda tiraj olanaklarindan yararlanilarak unlu ressamlarin serigrafi ve foto-litografi(ofset)leri (reproduksuyonlari:tipkibasimlari) pazarlanmistir. Ne yaptiklarinin farkinda bile olmayan unlu galericiler bu yaptiklarini (bir zamanlar) televizyon programlarinda ogune ogune anlatmislardir.




Fatih Mika

9 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

Fatih
Albert Durer'i okul yillarimdan beri cok severim.Bize ismiyle yaptigi AD logosunun, tarihteki ilk logo oldugu anlatılmıştı. Ayrica Sanat tarihi dersinde melancholia gravüründe yer alan sihirli matristen bahsetmişlerdi.. (gerçi hatirlamiyorum şimdi)Kendini portrelerinde İsa'ya benzeten Durer'in, her sanatçı da olan, o kendi beğenir hali hoşuma gider..

Yazdığın bu bilgileri öğrenmek hoşuma gitti.. Ailesinin kuyumculuğunu bilmiyordum. Demek ki bu yüzden gravür ve baskılarda bu kadar iyi ve temiz çalışabilmiş..

ben yine de Duchamp severim.. Pisuarı sanat objesi diye sergisine koyup,altına imzasını atabilmiş..Bazen hayata farklı bir bakış açışı veya cesaret, bazen de ciddi bir beceri sanatı sanat yapiyor.


Sevgiler

Nilambara dedi ki...

Sevgili Fatih & Sevgili Burcu,

Buaralar tofudan ve tofucanlardan zorunlu olarak biraz uzak kalmaktayım ne yazık ki ama bu bilgi yükü yazıyı ve yorumu da çok keyifle okudum ve düşüncelerimi paylaşmaya engel olamadım :)

Öğrenmenin sonu yok, özellikle sanatın her dalı ile ilgili öğrendiğim her yeni bilgiden çok keyif alıyorum.
"Öğretmek yoktur, öğrenmek vardır" çok sevdiğim bir söz...
Yeni şeyler öğrenmeme ve keyiflenmeme aracı olduğunuz için her ikinize de çok teşekkür ederim,
sevgilerimle :)

Nilambara dedi ki...

buarada biraz da gülelim :) (hatta herzaman gülelim)
şu sıralar "AD" logosu ile çok fazla içiçeyim, neredeyse rüyalarımda bile... sürekli reklam ajansı, matbaa diyalogları sürekli "AD" logoları uçuşuyor etrafımda... burada da... neyse ki bu yeni bir "AD" :)

Brajeshwari dedi ki...

haha Nilambara...bu `AD` logosu cok güldürdü beni...Arada da kafanızı karıstırıp, ND kimdi dediginiz oluyor mu:)

bu arada kendi alanimda birsey duydum.diyemeden edemeyecegim.. Reklam ajansları işinizi teslim edip unutmak içindir..Ve sonunda hayalinizi elinize alirsiniz.Yani bilemiyorum.Ben sadece kendi çalışma prensibimi söyledim..:P

uzak kalmak ancak, uzak kaldıgınız şey size hep bir adım yakında olmazsa olabilir..Biz Nilambaraya koca bir kütle, buyuk bir server, bir blog yazılım, telefon baglantilari, hatlar ve burada sayabildiğiniz her yürek kadar yakınız oysa...toplu halde size size geliriz biz..Siz nerde olursanız olun, bu sistemin içine ve kalbimize sarıp sarmalayarak yakın tutarız..O yuzden o uzaklar hep sanal bize..Ama biz size hep yakın..

Nilambara dedi ki...

az kaldı "burası neresi, ben kimim" demeye :))

aynen öyle canım, hayalimi elime alana kadar rahatım ama almak için önce vermek lazım, vermeden alınmıyor, verirken de çok dikkatli olmak lazım yanlış birşey verirsem yanlış bir sonuç alabilirim, zamanlamayı iyi yapamazsam işe yaramaz zamanda alabilirim, bu galiba sadece reklam ajansları için değil de hayatın heralanı için de geçerli :)

sizler bana sandığınızdan da yakınsınız, sadece şu sıralar zaman yetmiyor problem sadece bu :)
buarada paylaşmalıyım, dün ofisten çok geç çıkabildim, zor bir gündü ama eve gidince gün birden değişti, harika bir "Sümela" kartı sıcacık sarıldı bana, çok teşekkürler Sevgili Berrin & Sevgili İrem :)

crispy dedi ki...

Sevgili Mika,bende gravürün
Türkiye'de daha çok ilgi görmesini
istiyenlerdenim.Yirmili yaşlarımın
başında okulda iki dönem Hayati
Misman'dan gravür dersi almıştım.
Parmağım dolama olmuştu hatta.


Beto

Adsız dedi ki...

Sevgili Beto,

ortak bir dilimizin olmasina sevindim.

Mika

berrin dedi ki...

fatih bey
ılgım veryeri yi duydunuzmu gravürleri güzel...şiir yazıyor...
gravür yazmaya yönlendiriyor olabilirmi...

Adsız dedi ki...

Sevgili Berrin,

Ne yazik ki Ilgim Veryeri'yi tanimiyorum, buyuk bir ihtimal ile o da beni tanimiyordur. Mesafe bu kadar uzak olunca boyle seyler oluyor.

Gravurlerini gormek isterim, isterse bana yazssin, varsa internet sitesinin adresini gondersin.

Bu arada ben de bir arastirayim.

Fatih Mika