26 Şubat 2007 Pazartesi

İstanbul gözlemleri...


Istanbul’a gitmek üzere Cumartesi sabah saat 6’da uyandım.. Gün içinde neler olacagına dair hiçbir bilgim yoktu.. Saat 7’de İrem ile buluştuk.. Henüz uyuyor olduğumdan - sabah mahmurluğunun etkisiyle otobüsü beklerken bol bol güldük.. Otobüse bindiğimizde İrem ile sanki yıllardır görüşmüyormuşuz gibi Bolu’ya kadar nonstop sohbet ettik.. Bir insanı en iyi yolculuklarda tanırmışsınız.. İrem yolculukta da olduğu gibiydi.. Otobüs şöförü ve muavini taklit ederek beni oldukça güldürdü. İstanbula vardığımızda kursa yetişmemiz için bir saatimiz vardı. Hemen servise atladık. Servis şöförünün yanındaki koltuklara oturduğumuzda, şöförün muhabbetimize orta yerinden girişleriyle daha bir eğlendik. Şöför abinin maşallah her konu hakkında anlatacağı bir hikayesi vardı.. İrem’in “belki bizi bağdat caddesindeki kurs yerine kadar bırakır” sevimlilik çabaları fayda etmedi, şöförün yol boyunca anlattığı hikayeleri de yanımıza katıp, sırtımızdaki çantalarla servisten indik. Hariom merkezine vardığımızda hesapladığımız plan tutmamıştı.. Biz biraz soluklanıp, birşeyler atıştırabileceğimiz bir zaman dilimi bulabiliriz diye düşünüyorduk ama öyle olmadı. Sabah saat 7’de başlayan yolculuğumuz birkaç etaplı triatlona döndü.:)


Üstümüze rahat kıyafetlerimizi giyip, Betül’ü öptük, Uğur ile tanışıp kursa başladık.. Zaten amacımızda bu değilmiydi ki? Akapunktur noktaları, parmak hareketleri, meridyenler ve uygulamaya geçtiğimizde herkes full konsantreydi ama İrem ve ben artık sinir bozukluğundan gülme krizlerine girmiştik. Bora bey, bizi iyi tanımadığı için olsa gerek “ herşeyin yolunda olup olmadığını” sordu.. İyiyiz dedik ve dersimize ciddiyetle devam ettik.. Fakat ilerleyen dakikalarda, kurs merkezinin merdivenlerinden çıkarken birşeyler atıştırmak için zamanımızın kalmamış olduğu ve keşke simit yeseydik konuşmamız, İrem’de nasıl process ettiyse –herkes hareketleri yapmaya çalışırken bir ses duyuldu topluluğun ortasından “Simit yok mu yaa”... İrem ve ben, bir şekilde masaj uygulaması sırasında beslendik. Şansımıza iyi çağırmışız ki, bir tabak içinde simit geldi önümüze.. Ben yatıp relax bir şekilde uzanmam gerekirken, yarı belime kadar dikilmiş –İrem o sırada ayaklarıma masaj uygularken simit yiyordum. Bir yandan da İrem’i besliyordum..O sahnelerimiz çok komikti.. Ayaklarına masaj yaptırırken, üzüm salkımını eliyle havaya kaldırıp ağzına götüren bir prenses hali vardı bende.. Kursumuz gayet iyi geçti.. Her ne kadar yol yorgunluğumuz olsada maksimum performans göstermeye ve öğrenmeye hevesliydik..Günün sonunda masaj yapıldığı için mi, masaj yaptığımız için mi yoksa yoldan geldiğimizden midir bilinmez, ağrılarımız vardı..


Thai masaj, gerçekten sabır isteyen bir masaj... El disiplini istiyor.. Her ne kadar yapılanı rahatlatan bir masaj olsa da, masaj yapanında hayli efor sarfettiği ve kondisyonlu olması gerektiği bir gerçek... İlk dersimizin giriş ve temel başlangıç olmasına rağmen, ilerleyen zamanlarda öğreneceğimiz tekniklerin çok keyifli olacağını görür gibiydik. Pazar günü ise Suryanamaskar ile başladığımız dersimizde, Cumartesi öğrendiğimiz tekniğin tamamını uyguladığımız bir ders geçirdik.. Ayrıca “hands free” birkaç masaj uygulaması öğrendik... Bora bey, thai masaj dışında eşli yoga dersi verdiği için bize birkaç örnek hareket gösterdi.. Ankara’ya henüz gelmeyen eşli yoga hareketleri gerçekten çok keyifliydi.. Bora bey, oturarak yapılan birkaç eşli hareketi uygulatırken, thai masaj dışında da güzel şeyler deneyimledik. Nilambara ve İrem, iki zor hareketi beraber yaparak, fotograflandılar.


Onun dışında İstanbul soğuk ve kalabalıktı.. Kurs dışında en güzel dakikam Cumartesi günü tofucanlardan ayrılıp, beşiktaş vapuru ile ablamın evine gitmek üzere karşıya geçmekti.. Sisli ve karanlıktı hava.. Vapurun içinde, kaloriferin yanına iliştim. Martıların uçuşunu izledim.. Arka fonda Topkapı sarayı, Galata kulesi, 7 tepe istanbul.... Martılar harikaydı..Binbir düşünce geçti kafamdan... İstanbul'a dair.. Yolculuğuma dair.. O sırada Neriman hanım akşam yemeği için yaptığı dolmaları ocağa koydu,.. Abidin efendi ajansı dinlemek için radyoda kanalı aradı,.. Burak kalabalıkta daha hızlı yol almak için sevgilisinin elini tuttu,.. Bekçi Ahmet bey havanın karamasiyla binanın üzerinde yanan reklam panosunu açmak için şalteri kaldırdı,.. Alman turistler Topkapı Sarayının ziyaret saatinin bitmesiyle gördükleri inanılmaz Kaşıkçı elmasını düşünerek ağaçlı yoldan sultanahmet köftecisine doğru yol aldılar,.. Dolmuşcu 5 milyon para üstünü arkaya uzattı, kornaya bastı,.. Japon karı-koca çıktıkları istanbul boğaz turunda gördükleri bu gizemli manzarayı denklanşöre basıp ölümsüzleştirdi.. İrem gece gideceği parti için, kıyafetini giyip, gözüne kalemini çekti.. Nilambara arkadaşının bir yaşına giren kızının doğum günü partisi için aldığı hediyeyi valizinden çıkardı,.. tüm bunlar olurken İstanbul’un kalabalığında ben yeşil şalıma sarınmış, vapurun penceresinden bana bakıp pike yapan bir martının gözünden İstanbul’a bakıyordum...

3 yorum:

indrani dedi ki...

ne hafta sonuydu ya.. thai masaj ogrenecez diye yollara düş, yorgunluk, minibus söfürün muhabeti (yazık he was lonely galiba). benim dolmuş maceralarım istanbula kadar gidiyor zannedersem. istanbulun yagmurlu soguk havasında meridienler üzerinde çalışmak süperdi. aromatherapy masajlar geride kalacak thai masajı yaşasın!! otobüse binmeden öncede pastanede profiterol gibi bişi gömdük sonra da "bridget jones" gösterdi nilufer turizm. sonra teyzelerden azar işittik burcuyla cok konuşuyoruz diye... gelecek hafta sonu yine bunu yaşayacağız ayrı maceralar bekliyor bizi. gelecek sefer vapura bincem ya. özledim denizi.

Subhankari dedi ki...

özendim, felaket özendim size... ama böyle kurtaramazsınız canlı anlatım istiyorum, acilennn... :)

berrin dedi ki...

nilambara ve irem
eşli yoga hareketiniz çok estetik
modern dans gibi