19 Ocak 2007 Cuma

Biz Kafası Karışık Gezginler... :)

Selen'ciğim, zincirleme yazı isteyen sendin, ben de gene dayanamadım işte :)

Doğrular-yanlışlar-gereklilikler-iddialar-gizlilikler-ulvilikler vs vs...... cevabı vermişsin zaten... “Öyle hissettiğin için...”

Neden yaşamı hep gerektiği şekliyle dayatıldığı şekli ile yaşıyoruz da hissettiğimiz şekli ile yaşamıyoruz... gerektiği için gitmek, gerektiği için konuşmak, gerektiği için yememek vs...

Gerçek dünya gözlerimin iç tarafında... dış tarafındakiler ise sadece vizyon, sadece film.... neden bu filmin içinden gelen sanal diretmeleri yaşamak, içimdeki hisler gerçekken... yüreğimin derinlerinden gelen bu hislerden daha gerçek birşey olabilir mi...

Tıpkı resim yapar gibi hayatı yaşamak... iki alternatif var;

Ya.... öğretilen tüm teknik kuralları dikkate alarak, yaratıcılığımı bir kenara bırakarak, renk kurallarına, perspektife, altın kesim noktasına, birebir tam desenlere riayet edeceğim ve ortaya mükemmel bir resim çıkacak ya da yarı mükemmel ya da “eh işte”, ne kadar öğrendimse ve ne kadarını uygulayabildiysem o kadar... peki duygu nerede?

Ya da.... yüreğimden kopup gelen çoşkuyu serbest bırakarak, kimseye beğendirmek için değil, o an mutluluğu- coşkuyu- içimdeki sevgiyi doya doya yaşayarak ellerimi tamamen serbest bırakarak resmi tamamlayacağım... renkleri dilediğim gibi kullanacağım, desenlerim belki çarpık olacaklar ama benim desenlerim olacaklar, yüreğimden kopup gelen desenler.... duygularımı hiç dizginlemeden yansıttığım bir resim... kimileri için mükemmel, kimileri için yarı mükemmel, kimileri için “eh işte”... benim için ise “şaheser”

Hayatınızı nasıl yaşamak istiyorsunuz peki? Kitaplardan, filmlerden, seminerlerden, çevrenizden vs öğrendiğiniz “gerekenler”e göre mi yüreğinizde hazır bekleyen “coşku”ya göre mi? Mutlaka mükemmel mi olmalı ve neye göre kime göre mükemmel olmalı.... takdir beklediğim için mi mükemmel olmalı... takdir edilmem neye yarar ben kendimi takdir edemiyorsam... ben kendimi takdir edebiliyorsam, kendimden hoşnutsam, kendimi sevebiliyor ve bağışlayabiliyorsam, kendime yetebiliyorsam ve yetinebiliyorsam.... bu hayat / film / resim zaten “şaheser” olmaz mı....

Tercih bizim... neyi seçersek onu yaşıyoruz, neyi arıyorsak o yuz...

ve yürekten inanıyorum ki "coşkuyla yapılan her resim / her film şah eserdir-ölümsüzdür" "coşkuyla yaşanan her an ölümsüzdür..."

1 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

siz onu şahaser olarak görürseniz, insanlarin ne dediğini umursamazsiniz..

Siz bir şahaser yarattıysanız, inancınızı sorgulamadan, kuşkuda kalmadan, acabalarınız olmadan -eminseniz gördüğünüzden,.. herkes onu şahaser olarak görür..İçinizde bir gram kuşku varsa, o kuşku başkalarında da kuşku doğurur..

o yuzden yapabildiğinin en iyisini yap ve bırak..yapabildiğinin en iyisi zaten senin şahaserindir.. kim ne derse desin senin..

kendine bir şahaser yaratmış bir sanatçının gururunda, başkaları asla yer almaz..

yureginize saglık nilambara.. :)